Araçların yakıt tüketim verisi, satın alımı etkileyen en büyük faktörlerden biri. Ancak araba özellikleri arasında yer verilen fabrika verilerinin gerçek kullanım sonuçlarıyla her zaman örtüşmediği dikkatinizden kaçmamıştır. Peki bunun teknik bir sebebi var mı, markalar neden böyle bir yola gidiyor? ya da fabrika verileriyle örtüşen bir kullanım mümkün mü? Yaygın olarak merak edilen bu soruların yanıtlarına birlikte bakalım.
Özellikle akaryakıt fiyatlarının yüksek olduğu ülkelerde yakıt ekonomisi sürücüler için daha önemli hale geliyor. Ülkemizde de araç alırken ilk sorulan soru genellikle “Ne kadar yakıyor?” oluyor. Elbette yakıt tüketimi konusunda, sürüş alışkanlıklarından hava durumuna kadar ortaya çıkan sonuçları etkileyebilecek pek çok dinamik mevcut. Bunlar arasında ilk akla gelenler; aracın tasarımı, motor özellikleri, aracın ağırlığı, segmenti, sürüş sırasındaki sürtünme katsayısı ve kullanılan yakıt türü gibi faktörler. Yakıt ekonomisini etkileyen unsurlara detaylıca göz atmak isterseniz buradan ilgili yazımıza ulaşabilirsiniz.
Fabrika verilerine geri dönecek olursak ortaya çıkan farklılığın sebebi yalnızca değişen sürüş alışkanlıkları diyebilir miyiz? Ne yazık ki hayır. Gerçek hayata yansıyan bu farklılığın temel sebebi, yapılan yakıt tüketimi testlerinin laboratuvar ortamında gerçekleşmesi. Sıfır araçlarda sunulan veriler, Avrupa standartlarındaki normlara uygun olarak yapılan bazı testlere dayanıyor. Araçların Avrupa’da satılabilmesi için belirli testlerden geçmesi ve elde edilen verilerin katalog verilerinde yer alması gerekiyor.
Yakıt Tüketimi Verilerini Ortaya Koyan Testler
Yakıt tüketimini ölçen ilk testlerde, araç motoru arabanın dışındayken dyno üzerinde test ediliyordu. Gerçeklikten son derece uzak olan bu uygulamalar zamanla yerini NEDC testlerine bıraktı. Açılımı “New European Driving Cycle” olan bu testler sonrası, araçların yakıt tüketim verilerine göre bir indeks oluşturuldu. 1990’lı yılların başında ortaya çıkan NEDC, aslında Euro regülasyonlarının bir parçası. Günümüzde de hala kullanılmaya devam eden Euro normları, yıllar içerisinde geliştirilerek Euro 3, Euro 4, Euro 6 gibi isimlerle yayınlanmaya devam etti.
Araçlarda yapılan yakıt tüketimi testlerinin, bu Euro normlarında belirtilen şartlara göre yapılması gerekiyor. Markalar, genellikle en boş donanım paketine sahip araçlarını bu testlere gönderiyor. Bu süreçte araba, kapalı ortamda bir dyno üzerine oturtularak farklı hızlarda test ediliyor. Böylece şehir içi, şehir dışı ve karma yakıt tüketim verileri elde edilmiş oluyor. Ancak sizin de anlayabildiğiniz gibi mevcut test ortamları teorik olarak oluşturulduğu için gerçek sürüşle birebir uyuşan sonuçları veremiyor. Rüzgar ve çevresel faktörlerden de izole bir ortamda genel sürüş simüle edilemediği gibi hızlar da günlük kullanımlardan oldukça farklı. Araçlar bu gibi testlerde sabit hızlarda kullanılıyor. Yani çok daha yavaş hızlanmalar ve sakin frenlemeler yapılıyor. Bu nedenle gerçek sürüşlerle, fabrika verilerinde yer alan yakıt tüketimi arasında büyük farklılıklar oluşabiliyor.
Bu noktada farklılık meydana getiren bir diğer unsur da üreticilerin test koşullarına göre ürünlerini optimize etmesi. Yani bu ne demek? Test koşulları sabit olduğu ve kontrol edilen noktalar detaylıca bilindiği için yeni modeller için yapılan geliştirmeler bu noktaları hedefleyebiliyor. Bunun sonucunda da geniş çerçeveli değişimler yerine, test dinamiklerine göre birkaç farklı noktada yapılan değişiklikler karşımıza çıkıyor. Sonuç olarak büyük farklılıklar olmadan verilerde önemli iyileştirmeler sağlanabiliyor.
1WLTP Prosedürü
Günümüzde gerçekçi veriler için yetersiz kalan NEDC yerine de WLTP denilen bir prosedür ortaya çıktı. “Worldwide harmonized Light-duty vehicles Test Procedure” olarak açılımı yapılan bu testler, dünya genelindeki kullanıcıların kullanımlarını baz alarak bir sonuç ortaya koyuyor. Testin kullandığı data için dünyanın pek çok farklı ülkesindeki binek araç kullanıcılarının verileri kullanılmış. Böylece ortaya yeni bir test prosedürü çıkmış. Üstelik bu prosedürde araç kullanımına dair detaylı bilgilere ulaşılabildiği için dolu paket – boş paket ayrımı dahi göz önünde bulundurulabiliyor. Böylece araçların hem en boş hem de en dolu hali karşılaştırılıyor. Diğer yandan gerçek sürüşler sırasında değişen aerodinemik direnci ve ağırlığının ortaya koyduğu fark tespit edilebiliyor.
WLTP prosedürlerin bir başka avantajlı yanı da yüksek hızlarda testler gerçekleştirilmesi. Test ortamında 56,5 – 76,6 – 97,4 – 131,3 km/h olmak üzere farklı hızlar deneniyor. Ancak bu değerlerin de tamamen gerçeği yansıttığı söylenemez tabii ki. Size fikir vermesi için yararlanabileceğiniz yakıt tüketimi verilerini, araç seçimi sırasında rehber alarak modelleri birbiriyle karşılaştırmak için kullanabilirsiniz. Referans olarak kullanacağınız fabrika verilerinin gerçeğe en yakın değerleri yansıtması elbette önemli. Sürüşlerinizde bu verilere yaklaşabilmek içinse sert frenler yapmamaya, aracı sürekli yüksek hızlarda kullanmamaya ve aracınızın bakımlarını düzenli olarak yaptırmaya özen gösterebilirsiniz. Soğuk havalarda dikkat etmeniz gereken noktaları da bu yazımıza göz atarak öğrenebilirsiniz.
gaza ve frene ne kadar az basarsak aracımız o kadar az yakar, 🙂 frene az basarsak gaza as basarız, gaza az basarsak frene as basarız…