Alfa Romeo 155 Q4’e yakından bakın…
Quaresma Q7 ile şöhret yapsa da tüm yürüyen aksamı, efsane kardeşi Lancia Delta Integrale’den alınan Alfa Romeo 155’in görkemli eki Q4, onu döneminin performans tanrısı yapmaya yetmişti. Sadece 3701 adet üretilmiş bu 190 HP’lik fenomenle 1990’ların başındaki ateşli günleri İstanbul caddelerinde andık.
Alfa Romeo’ların Tarihine Yolculuk
Bir zamanlar sahibiyken içinden çıkmak istemediğim, garajıma gelip park edip indikten sonra eve yürürken dönüp öpücük yolladığım günler geride kaldı. Tıpkı gerçek Alfa Romeo’ların geçmişte kaldığı gibi…
Güncel modellerde o ruhu da pek göremiyorum zaten. Bu nedenle ayın en heyecanla beklediğim buluşmasıydı benim için… Eğer bir müzeden ya da koleksiyondan çıkmayacaksa 20 yaşın üzerinde kullanımda olan, fotoğraf çekimi yapılabilecek kondisyonda bir klasik Alfa Romeo bulmak gerçekten zor.
Benim şansım, ikinci sahibinin bana komşu semtte bir kapalı garajda saklıyor olmasıydı. 2005 yılında Türkiye Rallsi’nde geçirdiği ciddi kazaya rağmen ralliden ve o çok sevdiği sağ koltuktan kopmayan Aras Dinçer’e ait bu Alfa Romeo 155 Q4.
İtalyan markaya tutkun olmayanlar için detaylarını bilmediklerinden çok anlam ifade etmeyebilir 155 Q4 modeli. Ama 20 yaşındaki bu otomobil, Alfa Romeo’nun 190 HP gücündeki sürekli dört tekerlekten çekişli “aile sedanı”. I.DE.A Institute’dan Ercole Spada tarafından tasarlanan ve Alfa’nın Napoli yakınlarındaki Pomigliano d’Arco tesislerinde üretilen 155 ailesi, 1992’den 1998’e kadar bantlardan toplam 192.618 adet çıkmıştı. İtalyanca 4 anlamına gelen quattro’nun ilk harfi Q, yanına rakamla 4’ü de alınca ortaya çıkan 155 Q4’ün üretimiyse 3701 adette kalmıştı. Türkiye’de zaten azdı ama hele hele Q4 zaten sayılıydı. Hiç unutmam, biri Volkan Işık’ın V plakalı otomobiliydi, tek tük de yollarda görülürdü. Bu arada topu topu 1994’ten uzun geçmiş gibi bahsetmek de tuhaf geldi, şunun şurasında daha bir kaç yıl öncesine kadar bu otomobilin özellikle atmosferik versiyonuna yollarda sıkça (Alfa sıklığında!) rastlanıyordu. Zaten “1994 model aracı da retrotest yapıyorsak…” demedim değil! Bu aslında biraz da otomobilin bulunmazlığından, bulmuşken bir daha bulunamama ihtimalinden!..
Aras Dinçer, ikinci sahibi ama neredeyse sıfır km’deyken almış, bir kez daha el değiştirirse bu kondüsyonda bulamayabiliriz. Otomobilin kullanım kılavuzları, Tofaş’tan önceki distribütörü Zeytinoğlu zamanından servis kitapçıkları bile pırıl pırıl duruyor!
Daha karşımda gördüğüm anda yüzüme bir gülümseme oturdu 155 Q4’ü. Eski bir dost görmüş gibi oldum. Alımlı kırmızısı bir kenara, o sert köşeli ama bence hala modern hatları, kısık gözleri, soydaşı Tempra’nın yüksek bulunan bagajına yukardan bakacak heybetteki bagajı çok etkileyici görünüyor. 525 litrelik hacmi bugünün orta sınıf otomobillerinde bile yok! Alfa klasiklerinden olan bu jantlar bugün Giulietta modeline ya da MiTo’ya yakışır mı emin değilim ama bana sanki 155 ile jübile yapmış gibi hissettirdi, üretilirken klasik olabilmiş ender modellerden 156’da bile iyi duracağını hayal edemedim! Ya o arkasındaki boydan boya reflektör, yassı egzoz çıkışı? Her biri bugünün tasarım anlayışına yön veren detaylar… Arka camdaki perdelere takılanları aydınlatayım, onlar taksici işi aksesuar değil, Q4’ün standart ekipmanları… 1994’ten söz ediyoruz! Keza bagaj kapağındaki amblemin -hani park halindeyken en çok çalınan parçalardan!- ardında gizli kilit de Alfa Romeo’ya özel tasarımlar. Bu amblemleri çalış Şahin’lere takmayı çok severdik de Magiruz minibüslerde hiç göremezdik… Üzerinde haç vardır ya, ondan!
Rallici adamın kişisel otomobilindeki plakalık dikkatimi çekiyor, 1990’ların başındaki plaka serisinin hemen altında Petter Solberg World Rally Team yazıyor! Plakalığı Norveçli WRC pilotuna yarım saat dil döküp kendi arabasından söktürmüş Aras! Yakışacak bir otomobilde olduğu kesin!
1980’lerin otomobil üretim anlayışlarıyla kaşeli ve bugünkü modellere göre kaba hatı aracın kapı kolları bile gövdeden taşıyor. Kapıyı açıp içeri girdiğim anda, geride kalan 20 yıla rağmen uçup gitmemiş Alfa Romeo kokusunu alıyorum.
Bilen bilir, başka hiçbir otomobilden alamazsınız o hoş kokuyu. Zaman içinde otomobilin bütünlüğünü sağlayamazken kokuyu nasıl muhafaza edebildiklerine inanamıyorum İtalyanların. Ama doğruya doğru, bu 155 biblo gibi. Hırpalanmadığı çok belli. Kabinde de bolca köşeli hatlar, döneminin çok ilerisinde olsa da bugünkülerden çok farklı anlayışla tasarlandıkları belli ekipmanlar göz çarpıyor. Tanıtıldıkları yıllarda heyecanla karşılanan sinyal/silecek kolları, tam otomatik klima, LED’li kapı açık, far, sis, yaşlanan Alfa’larda dertler başladıkça sönmemeye başlayan enjektör ışığı vs, havayastıksız gözüme bir garip görünen kokpitin en komplike unsurları. Bu arada orta konsolda gördüğümüz digitler, Atari yıllarından kalma, en ucuz hesap makinesi rakamlarından farksız ama o yıllarda da arasanız da başka araçlarda göremeyeceğiniz türden!
Ülkemize Alfa Romeo distribütörü Zeytinoğlu tarafından radyo/teypsiz ithal edilen araçlara burada takılan dönemin en iyi sistemleri, emanet dursa da o dönemde şimdiki gibi entegre müzik sistemleri yoktu, İtalya’dan radyo/teyp ile gelse bile yine sonradan takılan bir ünite olacağı kesindi.
Kabinde başka markalarda göremeyeceğiniz bir detay daha var, Alfa Romeo’nun yarışçı ruhunu belli eden ön taban açıları! Ralli otomobilindeymiş gibi açılı yerleştirilen tabanlar, ayakları yukarıda tutuyor. O yıllar için yine çok kolay bulunamayacak bir şeyler var 155 Q4’te: elektrik kumandalı dört cam, dört kafalık! Nereden nereye gelmiş otomotiv!
Alfa 155 Q4’ün -yine dikkat!- 1994’te amortisörlerle açılan kaputunun altında 2.0 litre hacimli, 16 supaplı (sedicivalvole!), üstten çift eksantrikli ve turbo beslemeli motor yer alıyor. Bu agresif motor, otombili sadece 7 saniyede 100 km/s hıza ulaştırırken 225 km/s maksimum hıza kadar da tırmandırabiliyor. Tabii ki bütün Alfa’lar gibi fazlaca tüketiyor ama ortalığı da yırtarcasına ilerliyor! Yürüyen aksamı kardeş marka Lancia Delta Integrale’den alınan 155 Q4’te üç ayrı diferansiyel bulunuyor: Önde normal, ortada eliptik ve arkada viskoz kavramalı. Bunlar 291 Nm’lik torku dört tekerleğe dağıtıyor. Bu da 155 Q4’a bütün aile içinden en iyi yol tutuş performansını getiriyor.
Alfa Romeo 155 Q4 ile ilgili 20 yıl önce bir dergide okuduğum cümleyi yaşıyorum, şimdi yeni bir otomobilde olsa demediğimi bırakmam ama kullanırken çok da batmıyor: “Kabinde her yerden tıkırtılar geliyor, parçalar birleştirilmemiş gibi…” Evet, bunda da tıkırtılan, çıtırtılar eksik değil ama bu kadar sert plastiğin oluşturduğu kokpitten, koltuklardan, topridodan ses gelmemesi mucize olurmuş. Ha, bu savunmak değil ama otomobilin ne kadar sert bir süspansiyonun üzerinde ilerlediğini anlatabilmek için güçlü bir dayanak!
Bu iri sedanın yolda başka nasıl bu kadar stabil olması beklenebilir ki! Elektronik destek söz konusu değil! Frenler bile konvansiyonel, ABS’siz!
155 Q4’ü çok yormak istemiyorum, sakin bir sürüş gerçekleştiriyoruz, ama şu kadarını söyleyebilirim, gaz emri verdiğimde o yırtık Alfa sesiyle homurdanarak hep bu anı bekliyormuşcasına iştahla hızlanıyor, geçmişten farklı bir sürüş deneyimi. Arkadan itişli Alfa 75 ile markanın kaderini değiştiren 156 arasındaki modeli kullandım.
1992-1998 arası üretilen 3701 adet 155 Q4’ten biriyle yarım gün geçirdim, Alfa Romeo’nun dört tekerlekten çekiş ve turbo vizyonunu sürdüm. Hırpalamaya kıyamayacağım kadar narin görünüyordu, geçen ay Ferrari Testrarossa ile denediğim üst devir gösterilerine hiç kalkışmadım, saygıda kusur etmeden uğurladım 155 Q4’ü.
Güzel Paylaşım Olmuş Başarılarınızın Devamını Diliyorum…
Aynı aracın turbo olmayan modelini kullanıyorum.aracı az bile anlatmışsınız.kullanım kolaylığı,rahatlığı,yol tutuşu,performansı ile yeni araçlara bile taş çıkartır.zevk için kullanıp,garajda saklanacak arabalardandır…
Bende 15 yıldır 155Q4 var 96 model SİYAH.. Hiç pas yok. Performansını anlatmak buraya sığmaz.
Kullanmamış ya da yan koltukta oturmamış birine de anlatamassın zaten.