1995 model BMW 328i almayı düşünenlerden misiniz? 95 model BMW fiyatları için arabam.com ikinci el BMW sayfasını inceleyebilirsiniz. Ama bu otomobilin sunacağı heyecanı keşfetmek için Süreyya İzgi’ye kulak vermelisiniz. İşte enfes bir otomobil betimlemesi şekli: insanı kendine hayran bırakan bir anlatım ve yaşına rağmen çekici olmayı sürdüren bir otomobil…
Süreyya İzgi’den 1995 Model BMW 328i İncelemesi
Tabii ki yine özel bir otomobilde geçiriyorum günümün yarısını. Biraz, azalım kuduralım ölçüyü kaçırmadan. Şakası yok, zaten bulutlar da kararıyor tepede. Aslında aradığımız, özlediğimiz o eski BMW ruhu. Hani sesi bile başkaydı ya. Şimdiki ikiz turbolu küçük makinelerde turbo ıslığıyla susturulan boğuk Bavyera homurtusu vardı eskiden. BMW cilerin hiç aklından çıkmaz hani… Soyunun en temiz kalmışlarından bir E36’nın içindeyim. Titiz bakılmış, eskiyenleri tamir edilmemiş, özenle yenilenmiş bir 328i. Bonusu da var, kendisi bir cabrio. Pardon convertible! Öyle CC falan değil, soft top, kumaş tavan, nefis bir üstsüz. Bir motoring tutkunu için daha ne olsun. Şöyle bir etrafında dolanıp yola koyulalım.
Bundan 20 sene önce öyle her yerde M3 göremezdik. Bağdat Caddesi’nden, Bebek’ten tek tük geçerler, olan aklımızı da alırlardı. Sahipleri eskimesin diye de pek kullanmazlardı sanki. BMW modelleri henüz “en iyi yerli” durumuna düşmemişti. Hep olduğu gibi normal insanlar için ulaşılmaz rakamlara satılan M3’e çıkamayanlar için de son nokta 328i’ydi. Bu acı gerçekleri hatırladıktan sonra bir iki tur atıyorum 1995 model 328i’nin çevresinde detaylarına odaklanarak. Efsanevi E46’yı tasarladığı hiç hesaba katılmadan çekik gözlü 5 Serisi’ni, o yılların 7 Serisi’ni tasarladığı için idam edilmediği kalan Chris Bangle’dan önceki son tasarım bu. Hong Konglu Pinky Lai tasarımı. Abi üçüncü nesil 3 Serisi’ni tasarlamaya 1981 yılında başlamış. Hani bizim Nikah Masası’nda Banu Alkan’ı adı “metres BMW’si”ne çıkacak ikinci nesil BMW 3 Serisi içinde hayran hayran izlediğimiz yıllarda… Hong Konglu tasarımcı E36’yı şekillendirip çıkışından iki yıl önce, 1988’de Porsche’ye geçmişti. Bu otomobil, neden her eskinin klasik olamayacağını gösteren modellerden biri. Bazı otomobiller sadece eskir, yaşlanır, biter gider. Ama bu E36 Cabrio, belki de serinin en etkileyici modeli. Tek kelimeyle evcil M3. “Havası yeter” diyeceğim ama fazlası da var işte…
Dönemi için 2.8 litrelik motorun gücü öyle yüksek ki, BMW bile aerodinamisini çok da dert etmiyor. Önünde arkasında o yılların köşeli trendleri hakim. Düşününce 1990’larda Maserati de köşeliydi Ferrari de. Hepsinin en çok motor gücüne güvendiği yıllar. Tabii ki BMW’nin uzmanlık alanı. Bavyeralı üreticinin 1970’lerden itibaren efsaneleşmiş sıralı 6 silindirli motorunun bir halkası. Öyle alüminyum blok değil, dökme demir… Dolayısıyla 100 bin km’de ömrünü tamamlamıyor, turşusunu çıkartmaya sürmediyseniz, yaşıyor da yaşıyor. Kahrolsun üretim maliyetleri! Bu motor sadece 3 Serisi’nde değil, Z3’ten 528i’ye, 728i’ye tüm segmentlerde görev yapmıştı. Kaputu açınca beraber fotoğraf çektirmeyi isteyecek kadar yakışıklı bir tasarım karşılıyor. Şimdikiler gibi üzeri basit siyah plastik kapakla gizlenmiş değil. Fotoğrafını çekip tablo diye duvara asın, Louvre’da bile sırıtmaz…
Otomobilin içine “indiğimde” gerçekten büyük nostalji karşılıyor. Kokpit tasarımından direksiyon formuna, düğmelerden gösterge tablosuna. Yol bilgisayarı var ama mesela. Alıştıklarımızdan farklı, bol düğmeli olsa da. Ergonomi anlayışı ne kadar da farklıymış. Düşünün ki bu iyilerinden. Çok uzak değil ama bugün olmazsa olmaz denilen hiçbir donanımın bulunmadığı bir kabin. Ne akıllı telefon bağlayabiliyorsunuz ne mp3 dinleyebiliyorsunuz. Zaten bence ne gerek var, önemli olan o özlediğimiz sürüş ruhu değil mi?
Rüzgarı, motor sesini ve sürüş ruhunu hissetmek için önce tavanı açıp anahtarı çeviriyorum. Motor homurdanarak cevap veriyor. 6 silindirin içinde benim nostaljik arayışım için pistonlar hareketleniyor. 193 beygirin çoğu hayatta, belli. Motor o kadar diri ki, gaza yüklendiğimde BMW arkasını yere bastırarak ilerliyor. Şimdi birçok sürüş aksamı şöyle geliştirildi, böyle iyileştirildi deniyor ya, yok elektrikli direksiyonlar, yok enjektördeki yakıt basıncı yok bilmem ne! Bu otomobilde onlar belki de en geleneksel halleriyle zaten iyi! BMW’nin 1980’lerdeki mottosu, doğal sürüş lezzetinin sırrı işte orada yatıyor; Sheer Driving Pleasure. Tereddütsüz.
Manuel 5 vitesin keyfi de ayrı. Düşük viteste gaz pedalının ayarını kaçırmaya görün. Yol yüzeyi ıslak olmasa bile bagaj kapağının ucunu önde görüverirsiniz! Gücü, torku yerinde üzerinize afiyet! 150 bin km’deki otomobil, diriliğini çok fazla bu tip animasyonlara sokulmamış olmasına borçlu tabii ki. Nadide bir parça gibi gözetilip kollanmış. Benim de tabii ki öyle çok hırpalamaya niyetim olamaz. Şöyle bir turluyorum abartmadan, yarım gün boyu. Ara sıra gaza yüklenip o ileri atılmasıyla sarhoş oluyorum, klasik BMW homurtusunun keyfini çıkartıyorum.
Gezinti ve çekimler bitip 328i’den inerken aklıma şu var; “bunun üzerine hangi otomobilden böyle keyif alacağım ben…” İniyorum, yürüyüp gidiyorum. Arkama bile bakmadan.