Bazı otomobilleri öyle her yerde göremezsiniz. Üstelik böyle ulaşılmaz araçların bazıları, tarih yazacak kadar köklü bir geçmişe sahiptir. Bunlara efsane otomobiller denir. Emre Kılıç yazdı: Efsane Otomobiller…
Efsane Otomobiller
Sizlere birçoğumuzun hayatında bazı anlamlar ifade eden otomobillerden bahsetmek isterim. Bunlar insanlar tarafından beğenilmiş ve eskiseler bile isimlerini hep koruyabilmiş makinelerdir.
Genelde televizyonlarda görmeye alıştığımız bu efsaneler bazen gündelik hayatta da karşımıza çıktığında hep hayranlıkla izlemişizdir.
Elbette konu otomobil efsanesiyse ilk akla gelen Mustang olur. Filmlerden sık sık hatırladığımız Mustang, amblemindeki at resminden adını almakta. At resmi bu vahşi otomobilin karakterini yansıtmakta gerçekten iyi seçilmiş. Her yönüyle saygıyı hak eden bir otomobil olmayı başarmış. İleride Shelby modeliyle at ambleminin yerine kobra yılanını da eklemiş olsa da, o hep yabani bir at gibi asil ve hırçındır.
Kusursuz çalışan, 320 hp güç üretebilen, 390 küp-inch 6.4L V-8 motoru kobra jet olması özelikle 1967 yılında en beğenilen modeliyle üretildiği günden beri halen efsanedir. Bu aracın performansı bir yana dursun aracın dış tasarımındaki erkeksi çizgi ve o yıllarda bu kadar spor ve orantılı dizayn edilmiş olması, halen tasarımcıların ulaşamadığı bir yerdedir. Bu sebepten gerçekten de Mustang bir ekoldür. İkinci en çok övgüyü hak eden ve efsaneleşmiş otomobil Volkswagen The Beetle ya da diğer adıyla Vosvos (Tosbağa, Kaplumbağa)’dır.
Hitler’in Tasarımı: Volkswagen The Beetle
Tasarımı her ne kadar şirin ve sempatik olsa da aslında otomobillin ilk tasarımını yapan kişileri tanıyınca fikrinizi biraz değiştirebilirsiniz. İlk basit tasarımını Ferdinand PORSCHE yapsa da asıl güncel tasarımı Adolf HİTLER’e aittir.(neden çok da komik bir otomobil olmadığını sanırım anladınız!)
Daha az elektronik…
Aslında daha birçok efsane otomobil saymak mümkün; ama ben size biraz o günlerin havasından ya da aşktan bahsetmek isterim. O dönemin klasiklerinden hoşlananlar beni daha iyi anlarlar. Mesela eski otomobillerde kullanılan bütün malzemeler günümüzden farklı kalıplardaydı. Daha az plastik daha az elektronik ve daha çok metal vardı. Otomobiller saygıyı daha çok hak eden makinelerdi. Tabi ki de şuanki teknoloji ve güvenlik eskiye kıyasla çok daha gelişmiş olsa da, eski otomobillerin havası bambaşkaydı. En azından 90’lardan önceki otomobillerdeki işçilik biraz daha insan odaklı ve biraz daha organikti! Şimdi her şey hormonlu ve tekdüze üretiliyor. Bütün markaların otomobilleri neredeyse aynı teknik özelliklere sahip ve hepsiyle aynı şeyleri yapmanız mümkün. Kısaca ne o eski aşklar ne de o otomobiller kaldı.
Aynı sıkıcı detaylar…
Otomobil markaları teknoloji anlamında birbirlerine o kadar yakın ki görme özürlü bir adamla bu markaları gezdiğinizde aracı görmediği için hep aynı araçtan bahsedildiğini zanneder. Çünkü hepsinde elektronik klima hepsinde esp hepsinde Mp3 çalar ya da sayamadığımız birçok özellik hepsinde var. Bu markaları farklı kılan maalesef sadece isimleridir. Lüks araç üreticilerinin de artık Türkiye’deki vergi sisteminden dolayı motorlarla ilgili yapmış olduğu ataklardan da anlaşılacağı gibi 1600 cc nin altında motor üretmeleri sırf pazardan pay edinmek için imajlarını zedelediklerinin göstergesi.
çok dijital ve çok sıradan…
Demem o ki; ne kadar çok güvenlik ve teknoloji ya da az yakıt tüketen üstün performanslı araçları şu an kullanıyor olsak da bu araçlar hiçbir zaman bir Mustang ya da bir Vosvos gibi efsane olamayacaklar. Belki de bu dediğim şey o günlerdeki otomobillere olan saygıdan dolayı ya da ulaşılmaz olmalarından dolayıydı. Şimdi her şey çok dijital ve çok sıradan olmaya başladı. Çünkü hiç birinin özel bir yanı ya da kendine özgü bir bakış açısı kalmadı. Kısaca şimdikilerin ruhu yok… Ya da artık bizde aşk yok.
