Süreyya İzgi, yine ulaşılmazın peşinde: 1967 model Rolls Royce Silver Shadow gezintisi ve keyifli notlar…
1967 Rolls Royce Silver Shadow
Biraz da aristokrasinin tadına bakayım dedim, bu defa çektim altıma bir Rolls Royce. Aman ayağımı yerden kessin yeter…
Biraz da aristokrasi!
Hiçbir zaman çekici gelmeyen bir otomobil oldu Rolls Royce bana. İngiltere kraliçesi ya da lordlar, düşesler ya da adanın çok zengin soyluları için üretiliyor gibi abartılı Rolls Royce.
Prestiji, fiyatı gibi tavanda. Eder mi etmez mi bunu bir türlü anlayamadım gitti. Elimde 1967 model sadece 15 bin km’de bir Silver Shadow var. Diriliğini kaybetmemiş, sanki zamanı durdurmuş bir otomobil. 1965’ten 1980’e kadar coupésiyle, cabriosuyla ve dört kapılı sedanıyla 30.057 adet üretilen üretilen bu Silver Shadow gövdesi, aristokrat markanın tek parça şasi üzerine yerleştirilmiş kasaya sahip ilk modeli. Bu tasarım, otomobile yüksek konforla sürüş olanağı sağlıyormuş.
Marka ikonu bir aktristten geliyor!
Klasik çizgilerin oluşturduğu sedan gövdenin şüphesiz en göz alıcı unsuru, burundaki Rolls Royce sembolü Spirit of Ecstasy ikonu. Bu sembolün ardında derin hikayeler varmış, araştırdım buldum. 20. yüzyılın başında heykeltraş Charles Robinson Sykes adlı tarafından o yılların ünlü aktrist ve modellerinden Eleanor Velasco Thornton model alınarak tasarlanmış. Güzel Eleanor, o zamanların ünlülerinden Lord Montagu’nün de metresiymiş. Ve denilen o ki aslında amblemi ısmarlayan da Lord Montagu’ymüş. Rolls Royce’ların kaputunun ucuna yerleştirilen heykeldeki kadın Eleanor, Birinci Dünya Savaşı sırasında Hindistan’a giderken bindiği gemi Akdeniz’de bir Alman denizaltısı tarafından batırılmış 1915’te. Ama sembol hala yaşadığına göre ruhu şad olmuş ve Rolls Roycelar üzerinde “spirit of ecstasy” olarak varlığını korumuş. İkonik heykelcik marka tarafından “gizlilik ruhu” olarak adlandırılıyor. Grift yapısı sayesinde parlatılması zor olsa da güneş altında göz kamaştıran heykelcik Rolls Roycelara başka bir güzellik katıyor. Ha bu arada bu markanın alıcıları öyle zenginler ki, birkaç bin doları bastırana altın kaplamalı olarak bile yapılabiliyor.
VW baş edemedi, BMW tekrar yüceltti
İngilizlerin sembol olmuş markalarını birer birer elden çıkardığı dönemde Volkswagen tarafından satın alınan Rolls Royce, pek fazla mesafe kat edemeyip 2002’de BMW’ye satılmıştı. BMW satın alma bedelinin dışında ikonik kaput süsünün hakları için de 40 milyon dolar ödemeyi göze almıştı. Tabii ki böyle ince operasyonlarla zenginlerin gönlünü fetheden BMW, Rolls Royce’a iyi gelmiş, özellikle Phantom ile marka yeniden büyük sükse yapmıştı. Neyse biraz daha otomobile bakalım.
Smiths marka göstergeler bizim Anadolla ortak!
Kabinde mümkün olan her yeri gerçek ahşapla kaplı olan otomobil dönemine göre abartılı özelliklere sahip. Otomobilin kokpitindeki şalterler tasarımlarıyla, fonksiyonlarıyla o yılların ilerisindeyse de tabii ki çağımızın çok çok uzağında. Hız, yağ basınç ve hararet göstergelerinin Smiths markası Ford modelleriyle birlikte bizim Anadollarda da yer alırdı. Anlayın ne kadar uzak! Bir de ışıklı uyarılar var ki o yıllarda pek rastlanan unsurlar değiller, lüks donanımlar işte! Kadranda 9000’i görüp hemen atlamayın, o mil olarak kat edilen yolu gösteriyor, km’ye çevirince 14.480’e denk geliyor. Bu kadar yılda pek kullanılmamış belli ki… Koleksiyondan koleksiyona taşımış sahiplerini anlaşılan. Sahip olması kullanmasından daha zevkli demek!
Zamanı Almanya’nın en eski saat üreticisi gösteriyor
Kokpitteki saat de Kienzle markasını taşıyor. Almanya’nın en eski saat üreticisi olan Kienzle 1822’de kurulmuş. Özel bir tasarımı yok ama marka olarak kıymeti büyük. İngilizler Rolls Royce’ta kendine yer bulacak kadar mükemmel saati, ancak Almanya’da bulabilmişler diye düşünüp gülümsüyorum. Yaptıkları o kadar savaşın ardından böyle bir birliktelik içine girmeleri beni şaşırtıyor.
1967 Rolls Royce Silver Shadow’un motoru büyük ama verimsiz…
Dört camı da elektrikli açılıp kapatılabilen (1960lardan bahsediyoruz!) Silver Shadow, patenti Citroen’e ait olan hidro-pnömatik süspansiyon sistemine sahip. Citroen de bir süspansiyon sistemi keşfetmiş herkese pazarlamış! Kendini dengeleyen sistemle bulutlar üzerinde yolculuk ediyormuş hissi veren otomobile gücünü 6.5 litrelik V8 benzinli motor sağlıyor. Rakamlar yüksek ama verimliliği tartışmaya açık, doğrusunu söylemek gerekirse pek de gitmiyor, 172 beygir ona yetmiyor. Ama daha vahimi araba durmuyor, fazla hızlanmaması belki de yerinde. Gerçi 1970’den 1980’e kadar üretimlerde motor gücü artırılmış ama çok da heveslenmeyin, hepi topu 172’den 189’a çıkmış! Ama nasıl? Tabii ki motoru daha da büyüterek! 6.2 litrelik V8 gitmiş, yerine 6.7 litrelik V8 gelmiş. Anlıyor musunuz ‘70’lerde neden benzin krizi yaşanmışJ?
Döneminin en iyisi otomatik vites
Otomobilin güç aktarımı General Motors üretimi bir otomatik şanzımanla arka tekerleklere yapılıyor. İlk olarak GM markaları Cadillac ve Oldsmobile’de kullanılan yağ basınçlı ve tork konvertörlü geleneksel otomatik şanzıman, Hydramatic olarak adlandırılıyor. 1952’de Rolls Royce tarafından üretim lisansı alınmış ve sonrasında Bentley markasında da kullanılmış. Direksiyonun üzerinde gördüğümüz harfler, otomatik şanzımanın konumları. P, R, N, D ve L’nin yanı sıra bir de I harfi var, bilmediğimiz. Nedir diyorum, fotoğrafları çeken Ferhan sağ olsun aydınlatıyor, Intermediate. Römork çekerken ya da şehir içinde 45 km/s hızı aşmamak için kullanılıyormuş. Günümüzde pek anlam taşımadığından göremediğimizi anlıyorum. Tarih olmuş Amerikan işlerinden biri.
Park freninden de söz etmem gerek. Hani şimdilerde parmakla çekiliyor ya el frenleri… Eskiden otomobillerde park halinde sabitlemek için bir kol çekilerek devreye alınırdı. Her zaman içinde küçülmüş anlaşılan.
Rolls Royce Silver Shadow ile attığımız kısa turlar sonrası anladım ki Lordlar Kamarası pek de bana göre değil. Halka daha yakın kalalım, Avam Kamarasındaki yerimizi koruyalım. Bu otomobil, hala çok dikkat çekiyor, hala kendisine ve içindekilere çok baktırıyor. Ama yolculuk yaparken değil de klasik otomobil camiası içerisinde sergiden sergiye giderken! Yolda görmenize pek de imkan yok!
Çok güzel bir arabaymış. Klasikler her zaman güzeldir
Güzel parça. Şahsen böyle arabalar daha sağlam ve konforlu oluyor