Ana Sayfa Danışman En İlginç Ortaklıklar

En İlginç Ortaklıklar

0
6715

Otomotiv şirketlerinin ortaklıkları neye dayanıyor? Peki, otomotiv tarihindeki en ilginç ortaklıklar hangileri? Mert Yılmaz Yazdı: En İlginç Ortaklıklar

En İlginç Ortaklıklar

Otomotiv dünyasında ortaklıklar yeni değil. Geçmişte de alakasız görülebilen markalar bir araya gelip ortak ürünlere imza atabiliyordu. Bunlardan bazıları çok başarılı oldu ve hâlâ hatırlanıyor. Bakalım endüstriye damgasını vurmuş ortak üretimler hangileri?

AC ve Shelby

AC Ace sakin bir spor otomobildi. 2.2 veya 2.6 litrelik altı silindirli motorlara sahipti ve göründüğü kadar iyi gitmiyordu. Daha sonra Carroll Shelby bir tanesini ele geçirdi ve 4.2 litre Ford V8 motoru bu otomobile uyguladı. Bu uygulama başarılı olunca efsanevi Cobra’yı oluşturmak üzere 4.7 litrelik motora geçti. İşlerin nasıl daha da ilginçleştiğini mi merak ediyorsunuz? Shelby, AC gövdesine 7.0 litrelik bir V8 sığdırdı ve otomobil kelimenin tam anlamıyla dizginlenemeyen bir canavar haline geldi.

Alpine ve Renault

Alpine son dönemde yeniden geri döndü ve ismini daha sık duymaya başladık. Jean Redele, 1955 yılında Renault mekanik aksamları kullanarak spor otomobiller inşa etmek için şirketi kurduğunda tamamen bağımsızdı. Orijinal A110 da dahil olmak üzere harika oyuncaklar üretmek için Renault’yla birlikte çalıştı ancak 1970’lerin başında A310’u geliştirmek için uğraşırken şirketi neredeyse iflas etti ve Renault, markayı himayesi altına almak için yüzde 70 hissesini ele geçirdi. O dönemden sonra üretilen otomobiller de harikaydı. Alpine A110’un 1973 yılında Dünya Ralli Şampiyonası’nı zirvede bitirdiğini de hatırlatalım.

Aston Martin ve Zagato

Bu ortaklık halen devam ediyor. Son zamanlarda Vanquish, V12 Vantage ve DB9 gibi otomobillerin Zagato versiyonları da üretildi. Ondan önce Aston Martin DB7 ve V8 Vantage’ı da Zagato logosuyla gördük ama tüm bu hikâye 1960’ta DB4 GT ile başladı. Sadece 19 tane üretildi ve bu otomobiller şu anda klasik otomobil koleksiyoncularının kutsal kâseleri arasında yer alıyor.

Audi ve Porsche

Audi 80 temeline dayanan ve Porsche ile birlikte geliştirilen RS2 Avant, Alman markadan gelen ilk RS modeliydi. Sadece 2.2 litrelik beş silindirli bir motoru vardı ancak bir turbo sayesinde 315 HP güç ve 410 Nm tork üretiyordu. Bu da 250 km/s’nin üstünde hızlara çıkabileceği anlamına geliyordu. 0-100 km/s hızlanma sadece 4.8 saniyeydi. Üretilen 3000’e yakın RS2’nin hepsinde altı ileri manuel şanzıman ve quattro dört tekerlekten çekiş sistemi bulunuyordu. Otomobilin jantları bile Porsche ile olan ortaklığı hatırlatıyordu…

BMC ve Cooper

Alec Issigonis Mini’yi tasarladığında niyeti, ekonomiyi öne koyan bir otomobil yaratmaktı. Hiçbir zaman spor iddiası olmaması gerekiyordu. Daha sonra F1 efsanesi John Cooper birlikte çalışmak için BMC’nin kapısını aşındırmaya başladı. Issigonis ilk başta direndiyse de ilk Mini Cooper 1961’de ortaya çıktı. Cooper S ise iki yıl sonra üretildi. Bu isim birlikteliği günümüzde de sürüyor. Mini Cooper satışların yanında rallilerde de büyük başarılar kazandı.

BMW ve Alpina

Alpina, kurulduğu günden beri harika BMW’leri aldı ve onları daha da iyi yapmayı başardı. 1983’ten sonra sadece bir tuning şirketi değil otomobil üreticisi olarak anılmaya başladı. Tüm bunların başlangıcı, 1962’de Alpina’nın kurucusu Burkard Bovensiepen’in BMW 1500 için bir Weber yakıt sistemi geliştirmesiyle başladı. Bu modifikasyona sahip otomobiller, BMW garantisini de koruyordu.

Leyland ve Honda

Mali bir krizde olan British Leyland ve Austin Rover, Honda ile birlikte çalışmaya başladığında işler tersine dönmeye başlar gibi oldu. Daha sonra ise bu ortaklığın kaçınılmazı geciktirdiği sonucuna varıldı. Başlangıç harika oldu. Ortaklığın ilk meyvesi Triumph Acclaim adı verilen yeniden doğmuş bir Honda Ballade idi. Daha sonra Rover’ın 200, 400, 600 ve 800 serilerini gördük. Ancak daha sonra işler yolunda gitmedi ve Rover dizi sahiplik değişikliği yaşamak zorunda kaldı.

Citroen, Peugeot ve Toyota

Yepyeni bir otomobil geliştirmenin maliyeti çok yüksektir ve bu ürün ne kadar küçükse kâr da o oranda ufak kalır. Bu fikirden yola çıkan PSA ve Toyota, 21’inci yüzyılın başında yeni bir şehir otomobili üretmek istediğinde, iki şirketin birlikte çalışması mantıklıydı. Sonuç, Citroen C1, Peugeot 107 ve Toyota Aygo olarak adlandırılan, neredeyse on yıl boyunca ayakta kalabilen, son derece ekonomik minik bir otomobildi. Bu ortaklık halen devam ediyor.

Fiat ve Mazda

Otomobil üreticileri, yeni modellerin geliştirme maliyetlerini paylaşmak için giderek daha fazla işbirliği yapıyor. En son yapılan ortak girişimlerden biri, sırasıyla 124 Spider ile MX-5’i üreten Fiat ve Mazda arasında oldu. Bu ortaklık, bir cabrio’yu ürün gamına dahil etmek isteyen Fiat için iyi bir hareketti fakat 124 Spider’ın satış rakamları sınırlı sayıda kaldı. Mazda MX-5 ise yaşayan bir efsane olmayı sürdürüyor.

Ford ve Cosworth

Ford, 1998 yılında İngiliz mühendislik firması Cosworth Racing’i satın aldı ancak asıl ilişki 1960’ların başında Cosworth’un Cortina GT’nin eksantrik milini ve manifoldunu tasarladığı zaman başladı. 1965 yılında Ford, yeni bir F1 motoru oluşturmak için Cosworth’u görevlendirdi. Sonuç, 1967’de tanıtılan ve tüm zamanların en başarılı F1 motoru olmaya devam eden V8 DFV idi. Ancak iki şirket için zirve 1986’da geldi. Evet, Sierra Cosworth’den bahsediyoruz. Daha sonra 1992 yılında Escort Cosworth de geldi.

Ford ve Lotus

İngiltere’de 1960’ların en çok bilinen ortak otomotiv girişimlerinden biri Ford ve Lotus arasındaydı ve bu girişim Lotus Cortina ile sonuçlandı. Bu ateşli, iki kapılı otomobilde sadece 106 HP güç üreten çift eksantrikli 1.6 lt bir motor bulunuyordu ama hafif gövde yapısı sayesinde oldukça hızlıydı. Lotus Cortina kendisini öyle bir ispat etti ki, Mk2 yani ikinci serisi de üretildi.

Ford ve Shelby

Carroll Shelby, 1960’larda Midas’ın dokunuşuna sahipti, elini sürdüğü her şey altına döndü. AC Cobra, Sunbeam Tiger ve Mustang GT350’yi yarattı. Bu otomobil, 300 HP’nin üstünde güç üreten, 4.7 litrelik V8 motora sahipti. 1966’dan sonra Shelby GT350 olarak anılmaya başladı. Hatta ileriki yıllarda 7.0 litre V8 ile GT500 bile geldi ancak 1969’da bu rüya sona erdi. Ford, 2005 yılında Shelby Mustang’i canlandırdı ve bu model hâlâ mevcut.

Innocenti ve De Tomaso

Küçük ve hızlı klasik otomobilleri seviyoruz. Innocenti, Bertone tarafından tasarlanan ve 1974 yılında piyasaya sürülen kendi Mini versiyonunu ortaya çıkardı. Otomobile ilk olarak Mini kaynaklı A serisi bir motor takıldı ancak 1982’den itibaren üç silindirli bir Daihatsu motoruna geçildi. De Tomaso, bu otomobilin daha ateşli versiyonlarına da imza attı hatta turbo versiyonu bile mevcuttu.

Jaguar ve TWR

İskoçyalı Tom Walkinshaw, 1976’da kendi yarış ekibini ve mühendislik şirketini kurdu. Daha sonra Jaguar’ın Avrupa Touring Araçlar Şampiyonası’nda yarıştığı XJS’i geliştirdi. Bu ortaklık, Le Mans otomobillerine kadar uzanırken, XJ220’nin haricinde 6.0 litrelik XJR-S de dahil olmak üzere oldukça görkemli XJS yol otomobilleri de üretildi.

Mercedes ve Porsche

W124, şimdiye kadarki en önemli Mercedes modellerinden biridir. Bu otomobilin zirvesinde Stuttgart’lı Porsche ile birlikte yaratılan 500E bulunuyordu. 1994’ten E500 olarak adlandırılmaya başladı. 4973 cc’lik bir V8’i taşıyan 326 HP’lik bu sedanın 10 bin adetten fazlası 1990-1995 arasında üretildi.

Renault ve Gordini

 

1930’lardan beri yarışan İtalyan kökenli Amedee Gordini, 1952 yılında yarış otomobilleri tasarlamak için Gordini şirketini kurdu. Mekanik sihirbazı olarak adlandırılan Gordini, 50’lerin sonunda finansal olarak zorlandığı için Renault ile nişanlandı. Bu birlikteliğin ilk meyvesi Dauphine oldu. Renault’ya Le Mans ve F1’de de zaferler kazandıran Gordini, Renault 8, Renault 12, Renault 17 gibi modellere de ismini verdi. Renault, Twingo ve Clio’nun hızlı versiyonları için 2010’da Gordini ismine geri döndü ama gerçek Gordini’ler bir amblemden daha fazlasıydı.

Volkswagen, Ghia ve Karmann

İki tane varken neden bir eşle kalsın? Bu özel durum, 1950’lerin başında Beetle ve Transporter’ı üreten Volkswagen’i anlatıyordu. Farklı bir pazara girmek isteyen VW, Karmann ile birlikte üreteceği yeni spor otomobili Ghia’ya tasarlattı. Beetle altyapısına sahip olan bu otomobil, 1955’ten 1974’e kadar yarım milyondan fazla üretildi. Otomobilde 1200, 1300, 1500 ve 1600 cc’Lik motorlar kullanıldı.

Chrysler ve Maserati

1980’ler Chrysler için pek iyi bir dönem değildi, Maserati için de korkunç günlerdi. Bu ikili lüks bir üstü açılabilir araç üzerinde işbirliği yaptığında sonucun mükemmel olacağı düşünülebilirdi ama olmadı. Zayıf ve güçsüz olan bu otomobilden üç yıllık bir üretim çalışmasında sadece 7300 adet inşa edildi. Chrysler her yıl 10 bin kişiye satış yapmayı öngörmüştü.

Lancia ve Ferrari

V8 motorlu Lancia Thema 8.32, ön tarafı çok ağır olduğu için turbo şarjlı 2.0 litrelik modelden çok daha hızlı değildi. Şimdi iyi hatırlansa da önemli bir satış başarısı elde edemedi. Bu aslında bir ilk değildi. Hatırlanacağı üzere Lancia Stratos, Dino V6 motora sahipti. Yani Thema 8.32, Lancia’nın Ferrari’den motor aldığı ilk otomobil değildi.

Alfa Romeo ve Nissan

1980’lerin başındaki bu işbirliği en felaket olanı mıdır? Bu evlilik, ikisi de kendi üreticileri için felakete neden olan iki çocuk üretti: Alfa Romeo Arna (Alfa Romeo Nissan Autoveicoli) ve Nissan Cherry’nin Avrupa sürümü. Yeniden tasarlanan Nissan Cherry, Alfa boxer motorlarını ve Alfasud ile Cherry süspansiyonunu, İtalyan elektrik aksamıyla harmanlıyordu. İtalyan otomobil hayranları onu bir Japon olarak gördü ve ilgilenmedi. Japon otomobil hayranları da onu bir İtalyan olarak gördü ve güvenmedi. Proje baştan sona tam bir felaketti.

HENÜZ YORUM YOK