Yazı Dizisi
İlk Otomobillerle İlgili 10 Şaşırtıcı Gerçek yazı dizisinin 4.’süne geldik. Serinin ilk içeriğinde bir otomobil fikrinin doğuşuna tanık olmuştuk. İkinci içerik, at arabası tasarımlarının otomobil tasarımlarına nasıl ilham olduğunu anlatıyordu. Üçüncü içerikte ise insanın bir arabaya sahip olma isteği ve bunun sonuçlarından bahsettik. Şimdi iş güvenli sürüş konusuna geldi.
Henüz farları olmayan, emniyet kavramının bile olmadığı bu araçlarla yolculuk, maceranın kendisiydi…
Bugünün güçlü motor teknolojisi, güvenli odaklı yaklaşım, konforlu sürüş deneyimi seviyesine gelene kadar otomobil endüstrisi çok yol kat etti. Peki ilk otomobillerde bugünün gözüyle bakınca nasıl bir sürüş deneyimi söz konusuydu? İlk Otomobillerle İlgili 10 Şaşırtıcı Gerçek serisi kaldığı yerden devam ediyor…
İlk Otomobillerle İlgili 10 Şaşırtıcı Gerçek 4.
1. Karanlıkta yola çıkılmaz
İlk otomobillerde yolu aydınlatacak far sistemi öylesine etkisizdi ki sürücüler kolay kolay gece araba kullanmaya kalkışmıyordu. Elbette yolu aydınlatmaktan aciz far teknolojisine ek olarak bozuk yollar da bu durumun sebepleri arasındaydı.
2. İlk stop lambaları çok zahmetliydi
Kırmızıya boyanmış bir cam mercek ve gaz lambası kombinasyonu stop farlarının atasıdır. Bugün zorunlu kılınan ve yanmaması durumunda önemli bir tehtit oluşturan bu lambalar, 1920’lerde oldukça zahmetli bir biçimde yakılıyordu.
3. Mumlu farlar
Aracı belirtmek ve yolu aydınlatmak için 1920’lerin ortaalrına kadar mum kullanıldı. Cam bir haznenin içine yerleştirilen ve aracın uç kısımlarına sabitlenen mumlar çok soğuk havalarda ya da aşırı rüzgarda sönüyordu elbette. Ayrıca mum bitince inip değiştirmek gerekiyordu. Bir çeşit şamdanla yolculuk durumu söz konusuydu.
4. Otomobil kibritleri çok satıyordu
Kötü havalarda yolu ve aracı aydınlatan mumları yakmak çok zor olabiliyordu. Bu amaçla kısa süre içinde uzun çubuklu ve çabuk alev alan otomobil kibritleri üretildi. Motor Match adıyla satılan bu kibritler, otomobil sahiplerinin olmazsa olmazıydı.
5. İlk elektrikli farlar için çok bekledik
1930’lu yıllarda otomobillerde elektrikli farlar henüz kullanılmaya başladı.
6. Önce ustalık sonra hızlılık aranır oldu
1900’lerin başlarında yaklaşık 1920’lerin sonlarına kadar bir otomobilde aranan en önemli özellik, işçilik, ustalıktı. Bir at arabası alıyormuş gibi ustalığa bakılıyor, detaylar inceleniyordu. Ancak 1930’larda artık önemli olan şey hızdı. Otomobil, ne kadar hızlıysa o kadar çok talep görüyordu. Sizce, şimdi otomobillerde ne arıyoruz? Güvenlik, hız, performans, yakıt konusunda tutumluluk…
7. Auburn sahibi olmak
1930’larda Auburn marka otomobiller, havalı olmanın öteki adıydı. Bu otomobiller, bütünüyle diğer insanları etkilemek için tasarlanmıştı. Küçücük ve çok rahatsız edici koltukları, minicik bagajı olan son derece kondorsuz Auburn otomobiller, dev gibi bir gövdeye sahipti ve çok havalıydı. Eğer 1930’ların başlarında birinde Auburn marka bir araba varsa, o kişi, ya çok ünlü ya da çok zengin biri olmalıydı. Bu arada Auburn tasarımcısını anmadan olmaz: 1930’lu yılların popüler otomobili Auburn’un tasarımını Gordon Buehring yapmıştı.
8. Tüketim çılgınlığı ABD’den başlar!
1935’ten sonra ABD’de bir otomobil sahibi olmak dünyanın en önemli şeyiydi. Henüz 40’lı yıllara gelmeden tüm Amerika Birleşik Devletleri vatandaşları gerekirse, nesi var nesi yok satıp bir otomobil almayı başarmıştı. Bundan sonra aile otomobili pazarı doğdu.
9. İlk aile arabası markası hangisi mi..
1935’lerde ABD’de üretilen Austin marka araçlar ilk aile arabalarıdır. Aile otomobili kavramının babası olan Austin modellerinde kullanışlı ve konforlu olma konularına odaklanıldığı dikkat çeker.
10. Bagajlı otomobil üretsenize artık!
1930’ların sonlarında ilk defa büyük bagajlar yapılmaya başlandı. Bu bagajları öyle büyüktü ki, kalabalık aileler şehir dışına çıkarken hiç zorlanmıyordu.
Serinin önceki içeriklerini okumak için arabam.com Otomobille Yaşam Kategorisinebakın…