Bildiğimiz SUV Takıntısından Çok Öte….
Şu SUV araç kategorisi vs. meseleleri son zamanlarda çok dallanıp budaklandı. Artık özellikle Avrupa’da hatchback gövde formatının önüne geçmeye başladı. Eski kıtada sedan zaten İspanya ile sınırılı, station wagon yerine crossoverlara geçmek çok dert olmadı. Amerika zaten yıllardır SUV memleketi. Hatta otomobilden vazgeçiyorlar, kamyonetlerle dolaşmayı tercih ediyorlar.
Sadece Yüksekten Bakmak İçin Alınan SUV Araçlar
Tercihler böyle keskinleşince SUV değilse de demi azaltılmış haliyle crossover üretmeyen marka kalmadı. Hatta 20 yıl öncesinin teknoloji fakiri Romen Dacia, SUV’umsu Duster’dan -kendi çapında- bir bestseller bile yarattı! Ama sanıyor musunuz ki adının başına sonuna her SUV ya da crossover kelimesi eklenen araç, dört tekerlekten çekişli olsa bile öyle arazi koşullarına uygun olamayabiliyor. Yok yok yumuşatmanın manası yok, uygun değil, olmadık yerde saplanıp kalıyorsunuz, kayıp gidiyorsunuz, yüksekte oturmaktan başka fazlaca bir avantajları yok.
Bunların lüks olanlarının en çok rağbet gördükleri yerler, kendileri kadar lüks gece kulüplerinin önünde magazinbasını aracılığıyla atılan havalardan sonra valelerin elinde olduk olmadık kaldırımlarla hoyratça yaptıkları tırmanışlar! Emin olun, ucuzuyla pahalısıyla kimsenin SUV milletinin off-road yetenekleri (ya da yeteneksizliklerini!) denediği yok. Mutlaka istisnalar çıkacaktır ama onlar genelde ne istediklerinin bilerek seçim yapanlar oluyor.
Taş Gibi!
Şimdi bu yazdıklarımız bir kenara, fotoğraflarını gördüğünüz G55 diğer yana! Bu köşeli, kaba saba araç, tasarımıyla bildiğimiz Mercedes-Benz modellerine benzemese de bildiğiniz bütün Mercedes-Benz modellerinden daha uzun ömürlü ve değişmez bir araç! Genelde askeri amaçlarla kullanılan Unimog’dan sonra en uzun zamandır üretilen araç bu, G Serisi.
Hülya Avşar, İran Şahı Rıza Pehlevi, Papa…
1979 yılından bu yana aynı gövdeye sahip olan aracın en önemli özelliği, safkan bir arazi aracı olması. Öyle ki bizim topraklarımızda her ne kadar Hülya Avşar (hakkını vermek gerek iyi bir otomobil danışmanı var!) ile şöhreti bulmuşsa da şöyle bir özelliği var; gidemeyeceği hiç bir yer yok! Gayet net.
Aracın üretim hikayesi ilginç, 1972’de en zorlu arazi koşullarında maksimum düzeyde konfor ve güvenlikle ilerleyebilecek bir araç projesi üzerinde çalışılmaya başlanıyor. 1973’te proje bir araca dönüşüyor ve hem Büyük Sahra’da hem de Kuzey Kutup dairesinde zorlu testlere tabi tutuluyor. 1970’lerde Mercedes-Benz hisssedarlarından olan İran Şahı Rıza Pehlevi’nin talebi üzerine askeri amaçlarla kullanılabilecek versiyon da geliştiriliyor. 1980’deyse Papa için özel bir G Serisi üretiliyor; Popemobile. Ama aracın sivil versiyonu da üretime alınca büyük ilgi uyandırıyor ve konu 2018’e kadar uzanıp gidiyor.
40 yıla yaklaşan süreçte G Serisi elbette ilk üretildiği gibi kalmadı. Genel hatlarını korumakla beraber, yılda 2000’e yakın patent alan Alman üreticinin her yeni teknolojisi dantel dantel işlendi bu kaba katıra! 1981’de otomatik vites, klima, büyük yakıt deposu, elektrikli vinç, farları koruyucu metal ızgara gibi donanımlar eklenmiş. 1982’de yakıt enjeksiyonu, ısıtma takviyesi, destekli ön koltuklar ve daha geniş lastikler donanıma eklenmiş. 1985’te diferansiyel kilitleri, takometre ve merkezi kilit standart sunulmaya başlanırken 1986 yılında 50 bin adetlik satışa ulaşmış G Serisi.
10. Yılında ABS, ahşap kaplamalar donanıma eklenirken, 1992’den itibaren hız sabitleme sistemi opsiyonu sunulurken profesyonel tedarikçilerden marka aksesuarlar gelmeye başlamış; Burl Walnut ahşap kaplamalar, paslanmaz çelik stepne kabı gibi detaylar aracın imajını daha da yükseltmeye başlamış. Eklenen yeniliklerle satışları iki yılda iki katına çıkaran Mercedes-Benz, model adını da 1994’te kesinleştiriyor; G Serisi.
Gelande-Wagen. Arazi aracı!
İsmi zaten Gelande-Wagen. Arazi aracı! G harfi de oradan geliyor. 69 adet de kamyonet versiyonu da üretilmiş G Serisi’nin. Ama doğrusu taşımacılık için fazlasıyla pahalı bu araç! Bundan sonraysa lükse yolculuk başlıyor. Yeni dönem Mercedes-Benz teknolojileri birer birer ekleniyor; V8 motorlar, direksiyon kumandaları, far yıkayıcıları, havayastıkları… Anlayacağınız, sert arazi aracı şehre dönüyor! Lüksle tanışmasıysa son dönemlerine denk geliyor. SUV’larda lüks donanımların tadı G Serisi’ne nakledildiğinde takvimler 20. yüzyılla vedalaşmak üzereydi. 1999’da AMG, 354 HP’lik V8 motoruyla en güçlü G Serisi’ni üretiyor ve rastlantıya bakın ki araç ilk kez Amerika’da satılmaya başlıyor! 2004 yılındaysa 476 HP’lik superchargelı V8 motorla gücüne güç katıyor. 2006’daysa bir belgesel film yapımcısı, Sibirya’da,kışın bir binek otomobiliyle dünyanın en soğuk bölgesine ulaşan ilk yabancıydı ve -53 derece gibi soğuk dalgalanmalara rağmen tek bir arıza olmadan yaklaşık 19.000 km’lik bir mesafeyi G 500 ile aşmayı başarmıştı. G Serisi’nde hikaye çok…
Mercedes’in Avusturyalı arazi aracı üreticisi Magna Steyr tesislerinde yaptırdığı bu araç, 2012 yılında Arap ülkelerinde çöl kullanımı için geliştirilen 6×6 versiyonuna bakarsak fantazilere de açık. G Serisi’nin en son geçen yıl arka koltuklarının üzeri açılabilir Mercedes-Maybach Laundalet G650 versiyonu da otomobilseverlere tanıtılmıştı. Tabii adına Maybach eklendiğinde gelen lüksün safkan arazi yeteneklerinden fedakarlık getirdiğini düşünmeyin, fena aldanırsınız!
Kısa bir kullanım sürem olan G500 4 × 4² ise ailenin çok enteresan versiyonlarından biri. Tam bir showcar! Mercedes-Benz, G63 AMG 6×6’nın yok satması üzerine kısa süre sonra ona çok benzeyen ama iki akslı G500 4 × 4² modelini çıkarttı. G63 AMG 6×6’dan bir aks daha kısa olabilir ancak araçta yeni geliştirilen değişken şasi yer alıyor. İsminde de “kare” manasındaki üst köşesindeki 2 ile güzel bir espri yaptılar. 422 beygir üreten 4.0 litrelik motora sahip olan V8 biturbo motor, ürettiği 610 Nm torkla dünyanın dönüşüne katkı verecek derecede güçlü. Aracın çok güçlü motoru olmasına karşın maksimum hızı sadece 210 km/s. Ama kübik bir bulaşık makinesiyle bu hıza çıkmayı deneyin isterseniz! G500 4 × 4²’ün marifetleri düşük hızlarda ortaya çıkıyor. İsterdim ki biraz yoldan çıkalım, engebelerde boğuşalım ama ne lastikler bu fantaziye uygundu ne de 570 binEuro fiyatlı aracın kıyılacak hali yoktu!
Şimdi gelelim Hülya Avşar meselesine:) Şimdi ben bunu hiç anlamamışımdır; 1970’lerin teknolojisi ve arazi aracı algısıyla tasarlanarak 40 yıldır sürekli modernize edilen bir araç, ne kadar lükse ve stile boğulsa da ergonomik olarak kötü durumdadır.
Yetenekleri müthiştir, tartışılmaz, söylendiği gibi gidemeyeceği yer yoktur ama asla ve asla hava atma aracı olarak kullanılamaz. Direksiyonun açısı diktir, çevirmesi -hele bir kadın için!- hiç kullanışlı değildir, dönüş çapı geniştir, özetle düz gitmek dışında kullanımı eziyettir.
Ha eksiği var mıdır, hayır, arka koltuk ısıtmalarından buzdolabına, diferansiyel kilitlerinden ön koltuklarda bölge bölge elektrikli ayarlara, koltuk havalandırmalarından düşük devir arazi şanzımanına yok yok bu araçta. Ve ne camların dimdik iniyor olması, ne kapı fitillerinden gelen gürültüler ne de aşırı yüksek yapısı sebebiyle inme binme zorlukları bu araçtan vazgeçmeye neden olamaz.
Sağda ve solda arka kapıların altından dışarı bakan ikişer egzoz çıkışından kükreyen G500 4 × 4², 2.5 trilyon liralık araçla sizi her yere, ama istediğiniz her yere ulaştırmaya hazır. Kontağı çevirin yeter.