Büyük Araba Her zaman Güzeldir

Avrupa standartları ve ABD standartları arasında her zaman için fark olmuştur. Bu fark doğal olarak şartların zorlaması sonucunda oluşmuş ve hayatın her alanında kendisini gösterir. Her şeyi abartmaya meraklı ABD, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan galip ayrılmış olmanın verdiği güç ve güvenle gösterişli otomobil üretme işini ilerletti. Tabi bu noktada coğrafi faktörleri de unutmamak lazım. ABD sahip olduğu yüz ölçümüyle dünyanın en büyük üçüncü ülkesi ve neredeyse kapladığı alan Eski Kıta’yla aynı.

Görkemli görünüm

Audi Q7 gibi lüks SUV’ların rakibi olan GL, tarz olarak Q7’den daha farklı. Yüksek bir station havasındaki Q7 daha çok şehir içine yatkınken, GL arazide de iddialı. Sert ve köşeli hatlarıyla kardeşi ML’in zarif çizgisine göre daha kaba görünen GL, gerek şehir içinde gerekse otoyolda diğer otomobil sürücülerinden büyük saygı görüyor. Bu saygı şehir içinde kavşaklarda önceliği vermek olarak gösterilirken, otoyolda yol istemeseniz bile diğer sürücülerin sağ şeride geçmeleri şeklinde gösteriliyor. Bu durum Mercedes kullanıcılarının alışık olduğu bir durum olsa da, sürücü camı üst fitilinden gelen rüzgar sesine alışmak pek mümkün değil. 120 km/s hız civarında başlayan rüzgar sesinin test aracımıza özgü bir durum olduğunu düşünüyoruz. Ebatları nedeniyle GL’yi özellikle şehir içinde kullanmak biraz zor. Şehrin dar sokaklarında yolunu şaşırıp sığ sulara gelmiş bir balina gibi zorlanan GL, açık yolda ve arazide kendisine geliyor.

Yüksek yapısına rağmen yan rüzgarlardan etkilenmeyen otomobil boyutları nedeniyle fazla kıvrak olmasa da geniş virajlardaki yol tutuşu hiç fena değil. Tabi bu araçtan Porsche Cayenne ve BMW X5 gibi sportif SUV’ların kıvraklığını beklemek zaten doğru olmaz.

Otomobilin yol tutuşunda Airmatic ve adaptif süspansiyonun büyük rolü var. 140 km/s hıza ulaştığında otomobilin 197 mm olan yerden yüksekliğini 15 mm azaltan sistem, hız 40 km/s hıza düştüğünde yüksekliği tekrar eski konumuna getiriyor. Adaptif süspansiyon sistemi amortisörlerin sertliğini yol ve hıza göre otomatik olarak ayarlayabildiği gibi iç orta konsoldaki düğmeyle konfor ve spor kullanıma yönelik olarak ayarlanabiliyor.

Araziden korkmuyor

Yukarıda bahsettiklerimizin dışında, araç yüksekliği arazi şartlarına göre içeriden 3 farklı konumda (227, 277 ve 307 mm)  ayarlanabiliyor. Bunlara ek olarak sunulan “Low Range” seçeneği,  kilitli orta ve arka diferansiyel gibi ekipmanlar GL’nin arazide zorlanmadan ilerlemesine olanak tanıyor.

GL 320 CDI’da bulunan 2987 cc’lik, 24 supaplı, V6, turbo dizel motor Daimler Chrysler bünyesindeki diğer modellerden tanıdık. Bu motor 2 tondan fazla ağırlığa sahip otomobili zorlanmadan taşıyor. Yumuşak çalışma karakteriyle dizel olduğunu hissettirmeyen bu motor; 3800 d/d’de 224 HP güç üretirken, maksimum torku 1600-2800 d/d aralığında 510 Nm.  Gücünü 7 kademeli otomatik şanzıman 7G-Tronic’le dört tekerleğe aktaran bu motor, 2375 kg ağırlığındaki aracı fabrika verilerine göre 9.5 saniyede 0’dan 100 km/s hıza çıkartırken, maksimum 210 km/s’ye ulaştırıyor.

Rahat iç mekan

GL 320 CDI’ın iç mekanını tipik Mercedes özelliklerinde. Kaliteli deri kaplı ön konsol ve göze hoş gelen malzemelerin kullanıldığı iç mekanda rahat etmemek mümkün değil. Mercedes ML ile benzer ön konsoldaki düğme kalabalığı ilk başta kafa karıştırsa da alışınca kullanımları çok rahat.  Otomobilin arka koltuklarında diz ve baş mesafesiyle ilgili bir sorun yaşamak mümkün değil. Aynı şekilde 750 lt’lik bagaj hacmi içinde geçerli. Arka koltukların katlanmasıyla ortaya çıkan 2300 lt’lik hacimle orta boy bir buzdolabı bile taşınabilir. Aslında bagaj bölümünün bu kadar büyük olmasının nedeni üçüncü koltuk sırasının opsiyonel olarak sunulması.

Tarık Akagün

Test ve Teknik Verileri