Mercedes E220D 2016 : Teknolojinin Zirvesi

Tamamen yeni bir dış tasarıma ve iç mekâna sahip olan yeni Mercedes E-Serisi, markanın güncel çizgilerine sadık kalıyor.

Hatırlayacaksınız güncel C-Serisi ilk çıktığı zaman bebek S-Serisi yakıştırmasını almıştı. Yeni E-Serisi’ne de kolaylıkla ortanca S-Serisi diyebiliriz.

Hem tasarım hem de teknolojik özellikleri açısından S-Serisi’nden izler taşıyan yeni E-Serisi, C-Serisi’nden farklı olarak iç mekân tasarımı anlamında da S-Serisi’ne yaklaşıyor. Uzun ve geniş kaput, yukarı bakan ön farlar ve büyük hava girişlerine sahip geniş ön yüz, bu ağırbaşlı otomobile sportiflik katıyor.

Ayrıca standart özelliklere ek olarak seçilebilecek üç tasarım ve donanım konsepti olması da her tür müşteri kitlesini kendine çekebiliyor. Exclusive dış mekân tasarım konsepti, ultra modern ve lüks görünümlü bir konsept ve yükseltilmiş bir ön tampona, klasik bir radyatör ızgarasına, kaput üzerindeki Mercedes yıldızına, ek krom süslemelere ve geniş boyutlu hafif alaşım jantlara sahip.

Kısaca, benim gibi klasik Mercedes görünümünden hoşlanıyorsanız seçmeniz gereken model bu. Avantgarde ise gövdeye daha sportif ve daha dinamik bir görünüm kazandırıyor. Bu, örneğin daha geniş hafif alaşım jantlar, bağımsız bir ön tampon, krom ve alüminyumdan yapılmış tasarım bileşenleri sayesinde gerçekleşiyor.

Alçaltılmış konforlu süspansiyon da sportif görünümü güçlendiren detaylar arasında. Mercedes AMG tasarım konsepti, adından da anlaşılacağı üzere yüksek bir sportiflik ve performans seviyesi sunuyor.

Dinamik görünümlü AMG gövde kitinden AMG hafif alaşım jantlara ve alçaltılmış konforlu süspansiyona kadar, bu modeli seçenler sportifliğin tadını sonuna kadar çıkarıyor.

Yeni E-Serisi’nin ayırt edici özelliği olan hafiflik ve son teknolojili lüks ve üstünlük görünümü iç mekânda da kesintisiz olarak devam ediyor.

Modern tasarım, yüksek kaliteli materyaller ve bireysel kombinasyon seçenekleriyle otomobile hayran olmamak elde değil. Ön ve arka koltuklarda tatmin edici bir genişlik sunan E-Serisi, sessizliği ile de dikkat çekiyor.

Gövdede olduğu gibi kabinde de Avantgarde, Exclusive ve AMG iç mekân tasarım konseptleri bulunuyor. Daha önce Portekiz’deki test sürüşünde kullanma fırsatı bulduğum yeni Mercedes E-Serisi’nin kabinine geçtiğinizde ilk dikkatinizi çeken devasa dijital ekranlar oluyor. Neredeyse kokpiti tamamen kaplayan ve ikiye bölünmüş bu ekranlar vasıtasıyla otomobilin bütün özelliklerine ulaşmanız mümkün.

Buna karşılık Türkiye’de kullandığımız E 220 d, klasik göstergelere sahipti. Tabii Mercedes yine güvenlik nedeniyle dokunmatik ekrana uzak durmuş ama direksiyonun üstünde bile touchpad’ler var ve elinizi direksiyon simidinden ayırmadan bütün işlemleri yapabiliyorsunuz.

Opsiyonel olarak sunulan ve iki büyük dijital ekrandan oluşan ön kısım ilk bakışta S-Serisi’ni hatırlatıyor. Yeni Mercedes Command sistemine ev sahipliği yapam ortadaki büyük ekran, özellikle gece sürüşlerinde göze çok hoş görünüyor.

İnsan kendisini konsept bir otomobilin içinde gibi hissediyor. Sistem eskisine oranla çok daha iyi çalışıyor. Diğer markalarda vites kolunun olduğu yerde yer alan touch pad sayesinde bu ekrandaki bilgileri kontrol edebiliyorsunuz.

Üst sınıf bir Mercedes’in iç mekânında kalite ve işçilikle ilgili bir sıkıntı yaşanmayalı çok uzun zaman geçti. Doğal olarak 2016 yılında satışa sunulmuş bir E-Serisi’nde de bu tarz problemler yok. Problem olmadığı gibi sınıf standartlarını belirleyen bir kalite algısıyla karşı karşıyayız.

İç mekân genişliği ve Mercedes’in alışılmış süspansiyon konforu sadece S-Serisi değil yeni E-Serisi’de şoförlü makam aracı olarak kullanılabilir hissi yaratıyor.

Mercedes yetkilileri Türkiye’de çok ilgi göreceğini düşünürek E 220 d modelini teste çıkarmışlar. Bu düşüncelerinde de çok haksız sayılmazlar.

Türkiye’de vergi sistemindeki sıkıntılardan dolayı genelde küçük hacimli motorlar tercih edildiği için 2.0 litrelik yeni 194 beygir gücündeki dizel motora sahip E 220 d sınıfının iddialı modellerinden biri olacağa benziyor.

C-Serisi’nde kullanılan 1.6 lt dizel motor henüz E-Serisi’nde kullanılmadığı için bizim kullandığımız 400 Nm’ye torka sahip yeni makine çok ilgi göreceğe benziyor. Dizel güç ünitesi, 1680 kg ağırlığındaki E-Serisi’ni 0’dan 100 km/s hıza 7.3 saniyede ulaştırıyor.

Şaşırtıcı değil mi? 10 sene önce ateşli GTI’ların bile zor ulaştığı bu hızlanma sürelerine günümüzde sıradan bir 2.0 lt dizel otomobille bile ulaşılabiliyor.

Bu hızlanmaya sahip olan otomobilin fabrika verilerine göre ortalama olarak 4.3 lt yakıt harcadığını düşünürseniz, günümüz motor teknolojisinin ne seviyelere geldiğini daha iyi anlarsınız. Biz ise testimiz sırasında 5.6 lt/100 km’lik bir değer belirledik ama daha ekonomik olmaya çalışarak fabrika verisine yaklaşmak mümkün.

Otomobilin maksimum hızıysa 240 km/s’ye kadar uzanıyor. Tabii vergi sistemimiz nedeniyle Türk tüketiciler mutlaka 1.6 lt motor istiyor. Daha önce mühendislerle yaptığımız söyleşide bu motorların da E-Serisi için uzak olmadığını öğrendik. Net olmamakla birlikte 2016 Aralık ayında 1.6 lt’lik bir E-Serisi söz konusu olabilir.

W213’ü rakiplerinden farklı kılan ne? Test sürüşünde ilk aklıma gelen, bu otomobilin otonom sürüşe en yakın seri üretim model olması oldu.

Zeki bir otomobil tanımını fazlasıyla karşılayan E-Serisi, elleriniz direksiyonda olmadan uzun süre kendi kendine gidebiliyor. Hiç şerit olmayan bir yolda dahi öndeki aracı takip edebiliyor. Kendi kendine, tek bir sinyal kolu hareketiyle şerit değiştirebiliyor.

Hatta içinde değilken bile park edebiliyor. Park yardım sistemleri yeni değil ama E-Serisi bunu daha da ileri götürmüş. Birçok sistemin aksine gaz ve freni siz kontrol etmiyorsunuz. Hatta ileri-geri yapması gerektiği durumlarda vitesi de kendi D’den R’ye ya da tam tersi olarak R’den D’ye takabiliyor.

Tüm bunlara paralel ve dikey park da dahil. Cep telefonunuza indirebileceğiniz bir uygulamayla otomobili dışarıdan kumanda edebiliyorsunuz. Benim yaş grubum hatırlar, Kara Şimşek diye bir dizi vardı ve kahramanımız Michael Knight, KITT’i saati vasıtasıyla yanına çağırabiliyordu.

O dönemler fantastik olan bu düşünce artık gerçek. Bunun dışında 2016 model bir Mercedes’te şu kadar hava yastığı var, bu kadar güvenli demenin de pek anlamı yok.

Alman mühendisler, neredeyse kendi kendine giden otomobile imza atmış ve doğal olarak güvenlik seviyesi de maksimumda

Klasik bir otomotiv klişesi vardır: Mercedes daha konforludur, BMW ise daha sportiftir. Aslında bu klişe büyük ölçüde doğrudur ama günümüzde yani 2016’da üretilen BMW ve Mercedes’ler arasında bu klişedeki kadar keskin çizgiler yok.

Artık BMW de çok konforlu otomobiller üretip sürüş dinamiklerini de koruyabiliyor. Aynı durum Mercedes modelleri için de geçerli. Sürüş dinamikleri BMW modelleri ile rekabet ederken konfor açısından da yılların imajından ödün vermeyen Mercedes’ler kullanmaya başladık.

Gelelim sürüş konforuna. Bu konuda Mercedes hep ön sıralarda olmuştur. Farklı modlarla otomobilin karakterini değiştirebiliyorsunuz ama bulutların üstünde tabiri yeni E-Serisi için de geçerli. Kısaca Almanlar yine zirveye demir atmış gibi görünüyor.

Bu otomobil belki kullanıcısında piste gitme isteği uyandırmıyor ama virajları gayet becerili bir şekilde alıyor. Özellikle sport modunda otomobilin oldukça dinamik olduğunu söylemek gerek. Evet sürüş hissi hâlâ biraz sentetik ama yüksek hızlarda viraj dönebildiğine şüphe yok. Bu arada fren performansının da beni etkilediğini belirtmek istiyorum.

Çok güçlü bir durma hissiyle beraber spor otomobilleri aratmayan mesafelerde otomobili güvenle yavaşlatabiliyorsunuz.