AC Cobra 427 Testi

0
16143

Süreyya İzgi Test Etti!

AC Cobra 427 hakkında neyi bilmek gerek ya da AC Cobra 427 nasıl bir araç, satılık Cobra ilanlarına rastlamak kadar onu yolda görmek de neden zor, AC Cobra 427 ne kadar yakar… Süreyya İzgi AC Cobra 427 modelini test etti..

Bolca AC Cobra 427 görselleri ile çok keyifli bir test izlenimi…

Son yıllarda herkes her şeyi kişiselleştirebilme, kalabalıklardan ayrılabilme derdinde. Seri üretimden sıyrılmak popüler bir akım haline geldi. Ama bunun için klasiklerden kaçmamak işin klasını belirliyor. Kişiselleştirme merakını otomobilinde gidermek isteyenler bunu yeni otomobillerde yapabildikleri gibi klasiklerde de tercih edebiliyor. Hele elde az üretilmiş bir klasiğiniz varsa sizden havalısı yok. Yol verenler, kızların kaçamak bakışları, laf atanlar… Değme Ferrari’de yaşanmayacak durumlar… Bu otomobille yaşadıklarımın özeti işte bu…

Evet, yine sıra dışı bir otomobildeyim. El üretimi bir AC Cobra’nın içindeyim. Hava buz gibi ama hiç tavanı kapanmaya yeltenmeyeceğim bir fiyakası var bu roadsterin. İlginç bir öyküsü var AC Cobra’nın. Bir Amerikalı’nın bir İngiliz’den isteyebileceği son şey belki de, bir otomobil! 1961 yılı Eylül ayında Amerikalı otomobil tasarımcısı Carroll Shelby Bristollü butik spor otomobil üreticisi AC’ye, V8 motor kullanabilmek için kendisine bir otomobil inşa edip etmeyeceğini sordu. AC, “uygun bir motor bulunursa neden olmasın” diyerek kabul etti. Az kalsın bu otomobilde bir Corvette motoru yer alacakmış ama neyse ki Chevrolet kendi modeline rakip yaratmak istemeyince Shelby’yi reddetmiş. Bununla birlikte Ford, Corvette ile rekabet edebilecek bir otomobil isteyince işbirliği fikri Cobra üzerinde buluşmuş. Ford’un V8 motoru, 1960’lı yıllarda AC Cobra’da yerini almış.

Her şeyi olabildiğince basit bir otomobil AC Cobra. Eskilerin deyimiyle “kara şanzıman”, ”kara diferansiyel” bir şeyler. Öyle elektronik destekler aramayın, her şey mekanik. Bu otomobil 1969 model. Tabii ki restorasyondan geçirilmiş.

Bütün parçaları Amerika’dan getirtilen otomobil Maslak’ta yapılan renovasyon çalışmalarıyla yeniden “sıfır gibi” hayata dönmüş. Spor otomobillerin tasarımı için ilham vermiş klasik bir tasarım hakim.

Önde o yılların tipik yuvarlak farları. Farların arasındaysa sanki bütün havayı içine çekmek istiyormuş gibi görünen büyük bir radyatör hava girişi. Yetmemiş, kaputun üzerine de hava girişi koymuşlar.  Tamponlardaki boynuzlar da Cobra’nın fiyakası… Ama bana kalırsa en havalısı otomobilin üzerinden boydan boya geçen beyaz Shelby bantları! Ford’un Detroit’teki tesislerinde tasarlanmış gerçek bir performans makinesi bu roadster. 

Dikkat ettiyseniz otomobilin dışında kapı kolları yok, camlar da olmadığı için elimi iç tarafa sokup kapıyı içeriden açıyorum. Ön cam çerçevesinde siperlikler var sadece. Dört tane! Güneşe karşı değil ha, yanlış olmasın, rüzgarı yönlendirmek için! Yoksa ne peruk kalır kafada ne fön! Daracık bir iç mekan, sürücü ve yolcudan başka hiçbir şeye yer de gerek de yok, tamamen sürüş odaklı.

Göstergeler kokpite özenle sıralanmış. 1960’ların tipik yerleşimi, hız göstergesi tam ortada. Yalnız, ibre ters yöne sayıyor! Sert görünümlü Cobra’nın direksiyonu gemi dümeni kadar büyük. Günümüzün küçük direksiyon tasarımlarını görünce insan “Acaba 1960’ların insanları daha mı iriydi?” diye düşünmeden yapamıyor. Direksiyon simidi büyük olduğu kadar sert de. Hayır sert yeterli kelime değil, tam anlamıyla “kazık gibi”. Otomobil harekete geçince dert değil de özellikle dururken çevirmek hiç benim gibi çırpılara göre değil. Ben U dönüşlerinde manevralarda çırpınırken otomobilin fiyakası da yerle bir oluyor.

Arkadan itişli bir otomobilin direksiyonu neden bu kadar sert anlayabilmiş değilim! AC Cobra’nın pedal setinden de söz etmeliyim. Gaz, fren ve debriyaj sanki içeride çok geniş alan varmış gibi birbirinden uzak uzak yerleştirilmiş! Derine yerleştirilmiş debriyajın sertliği de tarifsiz! Vitesler kemikli, sert ve kuvvetli geçişler istiyor. 

1960’ların sporcusunun aynalarına dikkat ettiniz mi bilmem. Bu otomobilin her şeyi o iki ayna. İçeride dikiz aynası yok zaten. Aracın gücüne çok güvenmiş gibiler, arkaya bakmaya niye gerek duyulsun ki! 

Makine dairesinde Ford’un 6.9 litrelik motoru yer alıyor. Tam 420 beygir saklı bu motorla AC Cobra, sürücüsüne göre düz gitmeyi unutabiliyor. Dedim ya, her şey mekanik, elektronik destek yok, Çamurluklarındaki solungaçlarda yer alan 427 ibareleri oradan geliyor. Bunun Daytona ya da Le Mans’da yarışmış daha güçlü versiyonları da üretilmiş… Aman aman istemez, gök gürültüsü eşliğinde ilerleyen bu versiyon bile yeterince tedirgin edici.

Bir kapalı otoparkta teslim aldığım roadster, günümüzün binbir marifetli dijitalleştirilmiş kumandalarının aksine asma kilit anahtarı gibi klasik sarı bir metal anahtarla marş emri alıyor. Bir iki çata pat sesiyle stop ettikten sonra kükremeye başlayan motor, sonraki her gaz emrimde arka akslarına binen büyük gücün etkisiyle dans etme isteğini gösterircesine poposunu oynatıyordu. Asfalta çıktığımızda yere daha iyi basıyor haliyle.

Otopark zemini kaygan malzeme kaplı. Ama iflah olacağını sanan ben yanıldığımı hemen anlıyorum, gaz pedalına dokunduğum an, roadster saçlarımı darmadağın ediyor, hemen cebimden beremi geçiriyorum kafama. 270 km/s hıza kadar yolu var bu deli otomobilin. Sizi bilemiyorum ama o hızlar sanki benim için riskli olabilir. Hakim olamamak değil, yanlış anlamayın. Ama omuzlardan tutan çift emniyet kemerlerine rağmen aradan sıyrılır, uçar giderim gibime geliyor! Bu otomobilin coupé gövde versiyonları da üretilmiş, onlar tercihim olabilir sanki!

Dediğim gibi, yolda mutlak ilgi odağısınız. Herkesin gözü üzerinizde. Otomobilin etkileyici görüntüsü, egzozlardan çıkan öfkeli sesler ve dumanlar bir yana, hafiften kar atıştırmaya başlamışken üstü açık dolaşan “kim bu deli” diyorlar… Henüz plakalanmamış AC Cobra ile tenha yollarda biraz “havamı atıyorum” zatürre olmadan. Gerçi tesntesi hazır, bagajda duruyor da bu havada onu kim takacak! 

Fotoğrafçımla göz göze geliyorum, “haydi daha hızlı çek, donduk” diyorum adeta. O da tünediği yerden bana bakıyor, “Abi tamamdır, bir tur daha geç, sonuncuları çekiyorum” der gibi.

Otomobilden inerken çok dikkat edilmesi gereken bir şey var; egzozlar. İki taraftaki fiyakalı egzoz boruları bir süre dolaştıktan sonra öyle ısınmış oluyor ki, bacaklarınızı açmazsanız, ayak bileklerinize doğal dövmeler yaptırıverirsiniz! 

Bugün AC Cobra’dan inişimin ikinci günü. Koltuk o kadar sertti ki, omurgamda ve belimde azalmak bilmeyen bir sızı yerini hala koruyor… 

AC Cobra 427 Fiyatı

Bu özel otomobil 157.500 dolar fiyatla Yeniköy Motors garajında müşteri bekliyor. Kimbilir, hayatın sıradanlığını kırmak isteyenler belki gidip görmek isteyebilir. 

Yorum Yap

Please enter your comment!
Please enter your name here