Süreyya İzgi, 2013 Mercedes-Benz GL 350 testi yaptı. Ali Aksın’ın fotoğraflarıyla Mercedes-Benz GL 350 görselleri ve teknik detaylar…
2013 Mercedes-Benz GL 350 Testi
Mercedes-Benz 1895’ten beri adına “otobüs” denilen araçlardan üretiyor. Karl Benz tarafından Almanya’da üretilmiş dünyanın ilk motorlu toplu yolcu taşıma aracı 1899’da yola çıkan Imperial idi. Gerçi Imperial’in yolcu kapasitesi 10 kişiden ibaretti ama tavana koyulan sıralara da bizdeki minibüs kültürüyle yolcu yüklenirse kapasite iki katına kadar çıkabiliyordu. Tüm avantaj ve dezavantajlarıyla o vakte kadar eşi görülmemiş bir “vesaitti”. Gelişimi durmaksızın sürdü de sürdü üstelik. Üzerinden yüzyılı aşkın zaman geçtikten sonra otobüsler çok büyüdü ve gelişti. Kullandığımız araç, ikinci elde de değerini hiç kaybetmeyen geleneksel bir Mercedes. Eskimiyor, yorulmuyor, değerini de koruyor.
İlk otobüsten daha uzun!
2006’daysa modern trendler gereği üretilen devasa SUV modeli GL yollarda göze çarpmaya başladı. Bunlar kıyaslanabilecek türler değil, bu şüphesiz ama şuna dikkat çekmek isterim ki, bugün ikinci jenerasyonuyla direksiyonuna kurulduğum GL 350 BlueTEC maksi SUV, o tarihi ilk otobüsten daha uzun, daha büyük bir araç! Yolcu kapasitesi belki 10 değil ama rahat rahat oturulması kaydıyla 7, Türk usulü sıkışılırsa yine de zorlanmadan 10! Birisi otobüstü, diğeri 7 koltuklu, koca bagajlı bir maksi SUV! Tam Amerikan işi!
Amerika dışında 7 kişilikler çok rağbet görmüyor
Faaliyete geçmesinden itibaren herhalde Mercedes-Benz’in marka felsefesiyle en fazla uyuşmayan üretim kalitesini gösteren Amerika/Tuscaloosa fabrikasında üretilen bu modern “otobüs”, ML bazı üzerinde uzatılmış 7 kişilik bir araç. Kalabalık Amerika’nın gereksinimlerini karşılamak, virajsız yollarında “uçup gitmek” ama arazi koşullarına çıkıldığında da rol yapmadan ilerleyebilmek için geliştirilmiş bir XL! Özellikle 1997 yılında ilk ML’in işçilik/uygulama hatalarıyla yerden yere vurulan Amerikan üretim stili, hem ikinci nesilde hem de -farklı fabrikalarda üretilmekle beraber- BMW’nin X5 modelinde ağır eleştiriler toplamıştı. Almanlar Amerikan işçiliğini beğenmiyorlardı! Neyse ki işçilikle ilgili soru işaretleri GL’ye hiç taşınmadı. Geçen yılların üretimde titizliğin Almanya ile eşitlendiğini ortaya koyuyor, hatasız denilebilecek bir finishingle karşı karşıyayız GL’de.
Boyu da önemli fonksiyonu da!
Mercedes-Benz’in ilk otobüsünden büyük olan bu XL SUV, 5 metreden daha uzun! 3 metrelik aks mesafesinin içine tekerleklere değdirmeden minik bir şehir otomobili yerleştirmek mümkün! Bunu vurgulamakta ısrar ediyorum, çünkü bildiğim Avrupa şehirlerinde ve tabii ki İstanbul’da bu araca (şu an otomobil kelimesini silip araç yazmayı uygun buldum!) sahip olmanın getirdiği bir sürü zorunluluk var. Trafikte bir dev olarak dolaşmak zorundasınız, şeritlere sığın, kimsenin üzerine çıkmayın! Otoparklarda uygun yer aramak zorundasınız, asla bir şehir aracı değil!
Yıkama için 2 kat ücret ödeniyor
Yıkamacılarda 2 katına kadar para istediklerinden “ziyadesiyle” ödemek zorundasınız, zaten istiyorlar! Daracık sokaklarda manevra ise -sunulan tüm mesafe sensörlerine karşın- kabus! Ama şehirden sıyrılıp otoyola çıktığınızda kumandanı olduğunuz 258 HP gücündeki 3.0 litrelik dizel V6, devasa cüsseyi rokete çeviriyor! Üstelik 2455 kg’lık bu roket yakıtı neredeyse koklayarak tüketiyor, deneme sürüşümü İstanbul-Lüleburgaz arasında yaptım ve tempolu sürüşüme rağmen 7.5 litrelik muazzam bir performans elde ettim! Bu arada Lüleburgaz ile herhangi bir bağım yok, GL350 o kadar pürüzsüz akıyordu ki, tabelasını görünce nerede olduğumu fark ettim!..
Ürettiği tork yerçekimine meydan okuyor!
S Serisi gibi süspansiyon konforuna sahip
Aracın havalı süspansiyonun getirdiği konfor ve güvenlik, her biri bağımsız çekiş kontrol sistemli tekerleklere bağımsız ama senkronize çekiş veren 4MATIC, gerekirse frenlere el koyan çarpışma önleyicisi ve akıllı hız sabitleme sistemi gibi gelişkin özellikler, GL’i tam bir otoyol aracı yapıyor. Ama bunların içinde bence en etkileyici olanı, yan rüzgar dengeleyicisi! Adaptif süspansiyon, EPS ve havalı süspansiyondan alınan veriler ESP’ye entegre edilerek küçük fren düzeltmeleri yapılması ve aracın stabilitesinin korunması sağlanmış. Buna geniş yan yüzeyleri nedeniyle otobüs modellerinden sonra en çok GL muhtaç çünkü!
Arazide konforlu, otoyolda hızlı tren gibi!
Özellikle uzun virajlardaki gövdenin salınımsızlığı, otobüs hissini daha da güçlendiriyor. 4Matic dört tekerlekten çekiş sistemiyle o kadar kararlı bir tutunma tandansı var ki, kendinizi hızlı trende sanmanız bile mümkün! Bu hissi daha güçlendirmek isterseniz tek bir düğmeye dokunuşla süspansiyonu konfor modundan sıyırıp sportif anlamlar yükleyebiliyorsunuz! AIRMATIC havalı süspansiyona sahip aracın asfaltta sürüş konforuna söyleyecek söz yok ama arazi şartlarında da gövdeyi yükselterek konfor düzeyini korumak bir düğmeye bakıyor. Genel toplamda konfor ve sürüş güvenliği hissi müthiş seviyede. Aracın tekerleklerinde kış lastikleri olduğu için arazi koşullarında zorlamak istemedim ve sadece makul kabul edilebilecek yerlerde yoldan çıktım. Şu kadarını söyleyeyim, yol dışında gördüğünüz her fotoğrafta dev aracı gaz vermeden sadece minimum devir torkuyla ilerlettim! Ve tabii ıssızlıklarda başıma iş açmamak için çamura ya da yumuşak toprağa girmemeyi tercih ettim. Çünkü arazide alınan riskin yüzdesi ne kadar artırılırsa -aracın sahip olduğu tüm yetkinliklere karşı saplanıp kalma ihtimali artıyor!- Ama uygun lastiklerle GL 350 çok engel tanıyacak bir araç değil.
Kabinde lüküs hayat!
Markanın en yüksek donanım özelliklerine sahip araçta bir tek kuş sütü eksik! Thermotronic klima bile üç bölgede bağımsız olarak farklı ısılara ayarlanabiliyor. 20 inçlik jantlar, şerit takip paketi, dişbudak ağacından kaplamalar, ısıtmalı arka koltuklar, kapı kapama yardımı gibi ekstralarla beraber fiyatı 425.000 liraya varan araçtaki (otomobil dememeye devam!) standart donanımları sıralamak şu ana kadar yazdığım yazının yarısı kadar bir paragraf daha eder! Dediğim gibi sadece kuş sütü eksik, bu kadarını bilmeniz yeterli!