Süreyya İzgi’den MINI Cooper S Coupé Testi

0
24966
MiNi Cooper S Coupe Kapak

MINI Cooper S Coupé testi arayanlar için Süreyya İzgi, çok keyifli bir test yaptı. MINI Cooper S Coupé hakkında merak edilenleri yanıtladı. 2020’de MINI Cooper S Coupé alma planları olanlar ve bu otomobil hakkında bilgi arayanlar için keyifli bir test…

Fotoğraflar: Muhip Tuna Meti

Süreyya İzgi’den MINI Cooper S Coupé Testi

 Teknik faul: ölçüsüz eğlence kapsülü

Her bir MINI versiyonu gibi albenisi çok yüksek, gözler hep üzerinde. Eskisiyle yenisiyle her biri fenomen. Ama kullanırken hakkını vermek için sadece iyi otomobil kullanmak yetmiyor. Otoyol virajlarında orgazm oyunları oynayan ama bozuk yüzeylerdeyse rahatsızlığın sınırlarını tattırıp böbrek taşlarını yerinden oynatan süspansiyon özelliklerine tahammül gerekiyor! R56’nın gövde hatlarıyla R58 gövde koduyla 2011-2015 model olarak sadece bir jenerasyon üretilip devamı gelmeyen Coupé de bunların en agresiflerinden biri olarak akıllara kazındı.

2. El Mini Cooper fiyat listesi burada!

Yılbaşı keyfimiz de bu özel otomobil olsun diye düşündüm.

İşin suyunu çıkartan nadide parça!

Cooper, Convertible, Clubman, Countryman, Paceman, Roadster ve Coupé. BMW bugün dünyanın en çok satan premium otomobil markasıysa bunu biraz da MINI’ye ve onun aynı arabadan farklı arabalar türetme becerisine borçlu. Elbette bu çaba sonunda diş sıyırtacak ve bir noktada işin suyu çıkacaktı. Seveni de çok oldu sevmeyeni de. Ve iş bir jenerasyondan öte üretilmemesiyle bitti. Başarısızlık saymamak gerek, ileride az üretilmiş nadide bir parça olarak hatırlanacak.

Tamamen Elektrikli İlk Mini Üretildi!

Asfalt pürüzleri ondan sorulur

Bu otomobil, tüm hafifletilme iddiasına rağmen hatchback’ten 25 kg ağırdı. Daha iyi yol tutsun diye kullanılan süspansiyonları tahtadan yapılmış ve sürüş zevkinden ziyade milimetrik asfalt pürüzlerini ölçmeye yarıyor. Arka koltukları yok, alçak tavanıyla daha klostrofobik ve Cooper S’ten de daha pahalı. İşin doğrusunu ilk çıktığında İngilizler söylemişti, gerçek bir beyzbol kepi!

Alec Issigonis
Alec Issigonis

Görünen o ki ‘MINI Coupé’, ilk Mini’nin İzmir doğumlu tasarımcısı Alec Issigonis’e ait formülünün patladığı satır. Ancak işler göründüğü kadar basit değil.

Taklit edilmeye doyulamayan deli fişek

MiNi Cooper S CoupeDaha evvel hiç MINI kullanmamış bile olsanız o logoya sahip bir otomobilin yanına yaklaştığınız vakit bilirsiniz ki, özel bir tecrübe edinmek üzeresiniz. MINI çok pahalı bir otomobil olmayabilir, çok kaliteli de olmayabilir; ancak tüm bileşenlerinin bir araya geliş şeklinden her birine verilen şekle, bu ‘şeklin’ ardında yatan teknik hünerden markanın pazarlanma biçimine kadar, arabada diğer markaların ne kadar didinseler de beceremedikleri birtakım şeyler var. Nasıl ki Samsung’un teknik açıdan en üstün telefonları üretmesine rağmen imaj ve kullanım olarak bir iPhone’la yarışamaması ve neticede ürünlerini daha ucuza satmak zorunda kalması gibi, diğer markalar da geçen yıllara rağmen hala bu sınıfta MINI’yi takip etmeye muhtaçlar.

Kep biçimli tavanından aşırı kompakt boyutlarına, içerden açılıp kapanabilen spoylerinden karikatür gibi iç mekanına kadar her öğesiyle bu otomobil tam bir özel bir oyuncak, gurme işi deli fişek. Bu tanımlama burnunuza ayrımcı kokular gönderebilir fakat gerçekçi olmak ve böyle bir ihtiyaç/segmentin varlığını kabullenmek gerek. Ve MINI Coupé, tek bir öğesi hariç hedef kitleyi aslında tam 12’den vuruyor.

Kabinde kalite seviyesi vasat

MiNi Cooper S CoupeAslında Cooper’ın kokpiti aynen uygulanmış ama bu kadar yıl geçmesine karşın bazı unsurların neden yenilenmediğini, şikayetlere kulak verilip iyileştirilmediğini merak ediyorsunuz. İçine oturup cam kumandalarını hangi akla hizmet orta konsola yerleştirdiklerini sorgulamaya başladığınız andan itibaren, arzu nesnesi hissiyatını alıyorsunuz. Bu öyle bir otomobil ki, kabininde en fazla yer kaplayan unsur olan ortadaki duvar saati büyüklüğündeki hız göstergesine hemen hiç bakmayacaksınız; bunu önünüzdeki minik dijital ekrandan yapacaksınız. Klimanın sıcaklığı nereden artıyordu, fanın hızı nereden düşüyordu, her seferinde düşüneceksiniz. İşlevselliğin kelime anlamını unutacaksınız. Ama asla mutsuz olmayacaksınız. Alışınca da vazgeçemeyeceksiniz! Ahh o ilk Mini yok mu.. Hani Kraliçe Elizabeth’den Beatles üyelerine birçok ünlüyü de etkisine alan… İşte hep bunların sebebi İngiliz muhafazakarlığı ve gelenekler… Ve tabii en sevimli yüzüyle emperyalizm.

İçerde kullanılan malzemeler vasatı nadiren geçiyorlar ama dediğim gibi, bir bütün olarak birbirlerine öyle güzel geçiyorlar ki, tek tek incelemeyi bırakıyorsunuz bir süre sonra.

“Grup N sesi mi duyuyorum?”

Otomobili eğer kaymak gibi bir zeminde kullanıyorsanız, ilk dikkatinizi çeken motorun homurtuları oluyor. Bu kadar küçük aşırı beslemeli bir hacimden böyle güzel sesler çıkartmak, ancak usta işi olabilir. İşin garibi, melodi önden değil de bir supercar’daymışsınız gibi daha çok sırtınızdan yükseliyor. Arabanın harika bir egzoz sesi var.

Sesin kaynağı kendisinden de maço. 184 beygirlik 1.6-litre turbo makine, 1165 kg’lık gövdeyi hangi ara 230 km/s’ye taşıyor, fark etmiyorsunuz bile. Motorun dopdolu bir tork bandı var ve sıklıkla hacme olan inancınızı baltalıyor. Tüketimiyse çok esnek; 5 litre de gördüm 17 litre de. Şehiriçi sakin kullanımda 8,5 civarı bir ortalamadan söz edebiliriz.

Aracın tork konvertörlü otomatik şanzımanı yanlış bir tercih gibi görünebilir ama hiç yanlış yapmıyor.  Motorla uyumu kusursuz ve ne gaz tepkilerinde ne de vites değişimlerinde herhangi bir gecikmeye mahal bırakmıyor. Ancak direksiyon arkasındaki kulakçık eksikliği kendini hissettiriyor. Aynı yılların MINI Cooper S’lerinde o kulakçıklar kullanılmaktan yüksek karatlı elmaslar gibi ışıl ışıl parıldıyor. Çünkü tadı başka! Vitesleri bir otomobilde direksiyondan değiştirmek gerekliyse o otomobil MINI Coupé olmalıydı.

Go-kartla şehir gezmesi!

Eğer azarken, gene o baştaki pürüzsüz yollarda geziyor, mesela gecenin bir körü TEM’de viraj alıyorsanız, o ufacık arabanın stabilitesi karşısında küçük dilinizi yutabilirsiniz. Başınızı arkaya çevirdiğinizde inip kalkan spoyleri neredeyse elinizle tutacaksınız, o derece kompakt; ama R56 kodlu hatchback yerine convertible baz alınarak geliştirilen, yani daha rijit olan şasi ve taş gibi süspansiyonlar sayesinde, pürüzsüz yollarda MINI Coupé gerçeküstü bir tutuşa sahip. Denediğim otomobilde Japon işi Bridgestone Blizzak kış lastikleri vardı ve denemelerde bulunduğum saatlerde hava 7 derecenin biraz üstünde olmasına rağmen bu, hayrete düşmemi önlemedi. Etkiye gölge düşüren tek unsur, tutuş limitlerinin çok gerisinde kalan fren kuvvetiydi.

Tam bir oyuncak

Uzun virajları böylesine çiğneyip fırlatan otomobili ESP’yi kapatıp kısa virajlarda dürttüğünüzde, gene kaskatı süspansiyonların ve kısa dingil mesafesinin etkisiyle orasının burasının oynamaya başladığını gözlemliyorsunuz. Önden kaymaya oldukça dirayetli burnu apekse fırlatıp, ince simidi tuhaf fakat çok kısa turlu ve hızlı çalışan direksiyonu kavrayıp, diğer eliniz de el freninde ‘hazır ol’da beklerken, kendinizi babanızın yeni aldığı uzaktan kumandalı arabayı ilk kez test ederkenki gibi hissediyorsunuz. Tam oyuncak!.. “Çok zevkliiiii” diye bağırıyorsunuz elinizde olmadan!

Ancak yüksek beklentileriniz hiçbir zaman tam olarak karşılık bulmuyor. MINI Coupé kaymak asfaltta 200’le viraj alsın diye tasarlandığından, bozuk zeminli yavaş virajlarda eğlenmenize olanak tanıyacak esnekliği sunmaktan uzak duruyor. Hareketlenme, limitler de çok yüksek olduğu için hep aniden, çok keskin biçimde gerçekleşiyor ve kademeleri bir türlü yakalayamıyorsunuz.

Ve sürüş. En oyuncumuz bile zamanının çoğunu vasat yollarda ve trafikte geçirmeye mahkum. İşte bu koşullarda MINI Coupé tam bir kabus. Yani tam Türkiye’ye göre!

Böbrek ve safra kesesinde taş kıyımı!

Arabanın çukur ve kasislere toleransı sıfır. Pahalıya satılsa da konfor açısından ucuz bir otomobil olduğundan içi dışı da bir, yani ne var ne yoksa olduğu gibi içeriye iletiyor. Yayları sanki fabrika çıkışı kesik, amortisörler sarı Koni. Kazı yapılan caddelerde, sanayiden fırlamış ham bir ‘gazcı arabası’ nasıl ilerliyorsa, aynen öyle gidiyor. Direksiyon da her türlü yüzey düzensizliğinden fazlasıyla etkileniyor. Yollardaki özensizce üst üste dökülmüş asfalt katmanlarına kapılıp gidebilirsiniz! Elbette spor otomobillerde birtakım ödünler şart ancak MINI Coupé’de olan biten, boş bırakmaya gelmiyor. Tabii ki hata bizde! Koskoca BMW herhalde Türkiye yollarına göre otomobil tasarlamayacaktı!…

Bu yegane öğeyi yok saymak hiç kolay değil. Herkes aynı ustalıkta değil ne de olsa! Olası bir müşteri de geri kalanı mercek altına almak yerine koşarak uzaklaşıp Peugeot RCZ ya da VW Scirocco’ya göz atacaktır. Farkında mısınız hep sona eren modeller… Fakat ben, sürücüsünü etaplardan çekip alacak daha toleranslı bir süspansiyonla bu otomobilin albenisinin ne kadar daha yükseleceğini hayal etmeden duramıyorum. Tabii satın almaya değer kondisyonda bulursanız!

 

 

Yorum Yap

Please enter your comment!
Please enter your name here