Yerli otomobil olan Anadol, uzun yıllar ülkemizde sevilerek kullanılan bir araba oldu. Koç Holding ve Ford ortaklığıyla Otosan’ın İstanbul’daki fabrikasında 19 Aralık 1966’da seri üretime başladı. İlk kez 28 Şubat 1967’de satışa sunuldu. Peki ya otomatik vitesli Anadol var mı ? Otomatik vitesli Anadol neden piyasaya sürülmedi ? Süreyya İzgi, bizi 1960’lara götürüyor ve Anadol hakkında çok keyifli bilgiler veriyor.
Anadol Otomatik Vitesli Üretildi mi ?
Ford’un üst donanımlı paketi XL modelleri gibi lüks donanımlarla, en önemlisi otomatik vitesle donatılan Anadol, ne yazık ki yollara buluşamamıştı.
Anadol’da lüks donanımları hayal edebiliyor musunuz? Dahası, bir döneme damgasını vuran Anadol’un Otosan fabrikasından lüks donanımlarla üretilmesi de planlanmıştı. Ama öyle böyle lüks değil, geçmişin en lüks donanımı sayılan otomatik vitesle üretilmesi düşünülmüştü. Bilmem bu hikayeyi hiç duydunuz mu?
Anadol’un Gerçek Hikayesi
Türkiye’de 1960’lı yılların sonundan itibaren kurulmaya çalışılan otomotiv sektöründe Anadol büyük heyecan yarattı. Vehbi Koç’un himayesi altında vizyoner isimler Bernar Nahum ve dönemin Otosan ekibi, Ford alt yapısı kullanılarak İngiliz Reliant ile paralel geliştirilen yerli otomobili sürekli geliştirmeye çabalıyordu. Bir yandan rakipler, Tofaş ve Oyak-Renault’du. Murat 124 ve R12 ile piyasaya girerken Anadol’un da güncellenerek pazarını koruması gerekiyordu.
Otomatik Vites Girişimi
İşler 1971’de bu noktaya vardığında Bernar Nahum’un oğlu Jan Nahum’dan ilginç bir deneysel adım geliyor. Bernar Nahum’un oğlu Jan Nahum, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun oldu. Daha sonra dünyanın en ünlü tasarım okulu Royal College of Art’ta eğitim aldı. Otosan’da Ar-Ge’nin de kurucularından olacak Jan Nahum, Anadol’da otomatik şanzımanı deniyordu. Böylece Ford’un Taunus, Granada ve Capri gibi modellerinde kullandığı 3 vitesli otomatik şanzıman, Anadol’da da başarıyla görev yapıyordu. Borg-Warner üretimi B35 otomatik vitesle donatılmış Anadol de Luxe, dönemin lüks sayılan aksesuarlarının uygulandığı bir GT gibiydi. Bundan böyle İzmir’de Ege Makina’da sergilenen otomobil, ilgiyle karşılansa da ticari olarak hiç yola inmedi.
Tek kapılı gövdeyi çepeçevre saran nikelaj çıtalar, burunda yuvarlak Lucas farlara ek olarak, ön panjur üzerinde 2 adet spot farın bulunduğu Anadol de Luxe’ün arkasındaysa Transit minibüsten alınıp yan yatırılan stop lambalarının içinde yuvarlak geri vites lambaları yer alıyordu. Ayrıca kabine geçildiğindeyse standart Anadol A1’lerden farklı olarak yeni tip ön koltukları, suni deri koltuk kaplamaları ve geliştirilmiş kadranı dikkat çekiyordu.
Bu kadranda motor devir saati, yağ basıncı, ampermetre, saat, el freni ikaz lambaları gibi ek gösterge ve düğmeler yer alıyordu. Ek olarak arka koltukların arasındaysa sandık kadar büyük bir kol dayanağı vardı. Ama bu kadar büyük olmasının bir sırrı vardı, o “sandığın” içinde Amerikan bar yer alıyordu… Tavan ise yine Taunus, Capri ve Granada’da üst donanım versiyonu XL’de olduğu gibi siyah vinil ile kaplanmıştı. Bu deneysel yeniliklerin bir bölümü sonraki dönemde makyajlı A1 MkII’ye uygulanmıştı. Ama otomatik şanzımanın kaderi yüksek maliyeti nedeniyle başlamadan sonra erdi. Böylece Nahum’un hayalleri doğrultusunda rakiplere bir “gövde gösterisi” gibi hazırlanan bu prototip seri üretime geçemedi.