Karantina süresince hepimiz evlerimizdeyiz. Eski yaptığımız gezileri, turları hepimiz çok özledik. Bugünler de geçecek biliyoruz ve gelecek için güzel planlar yapmaya devam ediyoruz. Süreyya İZGİ’nin yaptığı karavanla Bavyera turu sizinle …
Karavanla gezmek nasıl bir şey? Karavanla tatile çıkılır mı? Karavan fiyatları nasıl? İkinci el karavan fiyatları ne zaman düşer…Bu soruların yanıtlarını araştırmaya başladıysanız Karavan turu yapmaya çok yakınsınız demektir. Süreyya İzgi, karavanla Bavyera turu yaptı ve bu eşsiz deneyimin anılarını paylaştı. İşte detaylar…
Karavanla Bavyera Turu
İnsanın tatile eviyle beraber çıkması, istediği yerde durup istediği yerde uyuması tarifsiz bir keyif. Bu keyfi Zürih’ten başlayıp Bavyera kasabaları boyunca adım adım yaşadık. Karavancılık heyecan verici bir yaşam biçimi, bunu gerçekten yaşamak gerek…
Süreyya İZGİ
Farklı bir maceranın peşindeyiz bu kez. Yıllardır farklı farklı coğrafyaları otomobillerle dolaştığımız yetmiyormuş gibi değişik bir geziye soyunuyoruz bu kez. Altı karavan Zürih’ten koyuluyoruz yola peş peşe dizilmiş tırtıllar gibi.
3.5 ton ağırlığında Iveco’nun dümenindeyim. Daha önce hiç böyle bir tecrübem yok, “ne kadar ağır çekimde ilerleyeceğiz bakalım” diye düşünüyorum. 2.8 litrelik turbo dizel hiç öyle demiyor ama. Benim başlardaki temkinli sürüşüme diri cevaplar veriyor, istekle hızlanıyor ama sonuç olarak otomobil değil orta halli ağır vasıta!.. Avrupa’da trafik kuralları sıkı, buradaki gibi “esnetilemiyor”. Hele İsviçre’de hız limitini aşarsanız hemen flaşlar çakıyor, kallavi cezayı adresinize fotoğrafınızla beraber iletiyorlar.
Karavanla Gezmek!
Zürih’ten ilk olarak peş peşe kuzeye doğru çıkıyor, göl kıyısındaki Konstanz’da kamplıyoruz. Burası karavanı ve karavancılığı tanımaya başladığımız yer oluyor. Karavanlar birer Lego sanki.
Dışarıdan evini sırtında taşıyan kaplumbağa gibi görünüyor olabiliriz ama içerisi santimetrekare boş bırakılmadan değerlendirilmiş birer tasarım harikası.
Tavana katlanan yataklar, döner koltuklar, kaydırılabilen masa, hiç boş yer bırakmamacasına kapaklı ve kilitli dolaplar son derece iyi planlanmış. Hiçbir eşya açıkta kalmıyor, zaten kalmaması da lazım. Düşünsenize ilk ani frende bütün iç mekan yerle bir olabilir! Kampingler de gayet organize, düzenle park edeceğiniz yer, elektrik panosu, su, yıkanma ihtiyaçları için banyo ve wc, hepsi planlı, sürpriz yok. Sürpriz sadece rotanız ve gece nerede konaklamak istediğinize kalmış.
Duş ve Tuvaleti Olan Karavan Konforu
Lüks karavan içinde de duş ve wc var mutfağa ek olarak. Her bir bölüm tam teşekküllü buzdolabı da dahil eksiği yok. Ama karavanı teslim ederken mecbur kalmadıkça WC’yi kullanmamamızı söylediler; sifonu da olmasına karşın kötü kokabiliyormuş! Buna karşılık su deposunu doldurduysanız arabada duş keyfi diye bir şey de var. Duştan çıkıp direksiyona geçebiliyor, canınız nereyi isterse oraya gidebiliyorsunuz. Mobil lüksünüzü paşa gönlünüzün istediğiniz yere taşıyabiliyorsunuz. Gerektikçe uğranılan marketler, buzdolabını Bavyera tadları ve içkilerle doldurmak için ideal.
İkinci el karavan fiyatları için buraya tıklayın!
Karavan Turu Sadece Eğlence Demek Değil!
Karavanlar konaklamak için kampinglere dizildiğinde ilk yapılması gerekenler var. Kaytarmak yok, ciddi bir hayat modeli, herkes çalışacak! Öncelikle aracı elektrik panosundan şehir elektriğine bağlamak. Ne de olsa hareket halindeyken aküden yiyorsunuz. Mutfakta yapacağınız omlet ya da fazlası için gazı açmak. Şaka değil, bagajdaki özel bölümde iki adet tüp gaz bulunuyor. Tuvaleti kullandıysanız onun birikimini planlanmış yerde temizlemek ve bir de ertesi sabah yola çıkmadan atık suları boşaltmak.
Mecburi hizmetlerden sonra işin keyif kısmına geçmeli, hava müsaitse hemen tavandan tenteler açılıyor, bagajdaki portatif masalar, sandalyeler çıkarılıyor. Hızlı sofralar yemek ve içkilerle donatılıyor, Sonra ay ışığında keyifli sohbetler başlıyor. Yol yorgunuyuz, gece bastırıp uykular geldiğinde herkes tekerlekli evine çekiliyor, perdeler kapanıyor, karavanların ışıklarının biri yanıyor biri sönüyor sessiz Bavyera kampinglerinde ateş böcekleri gibi.
Yolda peş peşe ilerlerken kafileyi korumak istiyorsunuz. Araya girmeye çalışan araçlar olmasa da trafik akışında birbirini takip etmek zor. Telsizlerle irtibat kursak da zaman zaman kopmalar olmuyor değil. Ama sonuçta her gece planlanmış, yer ayırtılmış kampinglerde bitiyor. Dikkatimi çeken bir şey var, karşıdan gelen karavan kimdir nedir bilinmez, kimse birbirini tanımaz ama bizim otobüs şoförlerinin selamlaşması gibi el kaldırılıp merhabalaşılıyor. Bir iki tane boş geçtikten sonra siz de selam veriyorsunuz.
Tarifsiz doğal güzellikler ve en fazla 3-4 km aralıkla sıralanan Bavyera kasabalarının arasından geçiyoruz. Türkiye gibi değil, in cin top oynuyor, herkes işinde gücünde, sokaklarda boş boş gezinenler yok. Kasabalar yenilense bile eski tarzlarına uygun elden geçirilmiş. Bunların yanında II. Dünya Savaşı’ndan kalma anıların içinde geçiyoruz; kimi zaman anıtlar, kimi zaman mezarlıklar ya da savaşta evlerinden toplanan Yahudilerin oturduklar evlerin önüne çakılan iade-i itibar plaketleri… Kime ne faydası varsa…
İki tane şehirden geçiyoruz, hiçbiri Sarıyer’den büyük değil; Augsburg ve Würzburg. Özellikle ikincisi II. Dünya Savaşı’nda ev ev yerle bir edilmiş bir yer. Geçen yıllarla orijinaline uygun restore edilmiş koca şehir. Ha bir de Paris ve Hong Kong’daki Disneylandlardaki Uyuyan Güzel Şatosu için ilham veren neo-romantik Neuschwanstein Şatosu’na uğruyoruz.
Alman Kralı II. Ludwig’in yaptırdığı muazzam şato sarp kayalıklara kurulduğu için karavanları aşağıda park edip yürüyoruz. Ya da tele-siyejlerle Alpler’de 1700 metreye tırmanıp kışın kayak pisti olarak kullanılan dağlarda Bavyera’ya tepeden bakıyoruz. Ormanların içindeki kasabaların çevresinde bolca göl var, her biri ayrı tarifsiz güzellik. Bu güzel coğrafya düşük tempoda doya doya yaşanıyor karavanla. İmkan yaratabilenlere şiddetle karavanla gezmeyi öneriyorum.