Seveni de sevmeyeni de çoktur Ford Mustang gt ’nin. Ama ne olursa olsun Amerikan otomobillerinin altın çağının temel taşlarından olan o “vahşi at”, ilk yollara çıktığı 1964’ten itibaren herkeste saygı uyandıran bir ikon haline gelmiştir.
Uzun soluklu yolcuğunda doruklara ulaştığı yıllar kadar eleştiriden dibi gördüğü dönemler de olmuştur. Bugün Amerikan otomotivin yıldızlarından Mustang gt ’nin belki de en zayıf dönemlerinden birini yaşayacağım. 1970’li yılların başından itibaren -benzin kıtlığı- sonrası başlayan Japon istilasına karşılık olarak “kaslarına” veda edip küçülmeye başlayan Amerikanlardan biri bu. Gerçi elimdeki örnekte küçülme motor havuzuna hiç yansımamış. Ama Shelby, Mach ve Boss gibi o erkeksi Mustanglerin yerini 1979’dan itibaren daha efemine, herkese hitap eden bu coupé almıştı.
Öyle ki Ford depolarından 2.3 litrelik ve 2.8 litrelik motor seçeneği bile sunulur olmuştu. Unutmadan, bunun bir de cabrio ve hatchback gövde versiyonları vardı.
Ülkemizde kolay rastlanır bir otomobil değil, ama Mustang’in karakterini yansıtan birçok özelliği var. İlki de hiç şüphesiz 5.0 litrelik ‘benzin canavarı’ V8 motoru! Sonra çalıştığı zaman yer yerinden oynuyor, rölantide bile homur homur söyleniyor. Üst devirlerdeki gümbürtüler ise tam şimşek çakması.
1979’dan 1986’ya kadar burun yapısı dört gözlü üretilen otomobil daha sonra gelen aerodinamik baskılara uyarak aero bir görünüm kazanıyor. Doğrusu, elimdeki otomobil, önden tıpkı Ford Taunus gibi görünüyor. Ama gerisi, kendine özgü bir coupé. 1990’lı yıllarda Maserati de benzer şekilde iki kapılı ama dört koltuklu bir coupé, Ghibli’yi üretmişti.
Ford’un “vahşi atı”na binmeden önce iyice incelemek istiyorum. Kaputu açıyorum, 8 silindirli motorun görüntüsü bile keyif veriyor. Makine dairelerinin turboyla şaşkına dönmüş küçük hacimli motorlara teslim edildiği günümüzde unuttuğumuz teknolojiler var. Mesela karbüratör! Motorun üzerinde koca bir tepsi var, hava emecek ki motor nefes alsın! Sonra karbüratörden silindirlere doğru oluk oluk akıtacak ki benzinle karışan oksijen, şöyle güzel patlamalar sağlasın, pistonları hareketlendirsin.
Zamandaki yolculuğum Mustang gt ’nin içine yerleşince de sürüyor. Döneminin lüks modellerinden biri olsa bile camları çevirerek açmak zorundasınız. Vah vah çok üzücü… Hiç de zor değil oysa. Otomobillerdeki teknolojik gelişimlerin en önemli adımlarından biri değil mi? Uzanınca sağ camı bile açabiliyor insan! Ne de gerekliymiş!
Otomatik vites kolu, en az Taunus farları kadar yakın bir yerlerden tanıdık. Evet evet, Ford raflarından alınmış, ortak kullanımda. Ayrıca Granada, Capri gibi modellerde bu koldan vardı. Saatin yeri bile bu otomobillerle aynı. Ama zigzaglı vites yolları da gösteriyor ki şanzıman farklı. Dönemi için gelişmiş özellikleri var, isterseniz Sport modunda kullanıyorsunuz, isterseniz Low modunda. Low’un amacı karda kışta “vahşi atın” hızlanıp kontrolden çıkmasını engellemek.
Ahşap kaplı kokpit, tipik 1970’lere ait. O yılların başından uzanan yuvarlak gömülü göstergeler, sürgülü klima kumandaları ve tabii en en en önemlisi 1960’lardan itibaren spor otomobillerin vazgeçilmezi olan delikli direksiyon simidi…
Mustang ile yola koyulduğumuzda Amerikan otomobilinin ne demek olduğunu bir kez daha fark ediyorum. Dışarıdan küçük görünse bile yayla gibi… İçerisi ferah ve rahat. Gaza basınca kükremeyle beraber arkasını da yere bastırıyor. Gerçi yaşından kaynaklanan gıcırtısı bol ama genel olarak çok toplu durumda bu coupé.
Yaylana yaylana dolaşıyorum. Direksiyon parmakla döndürülecek kadar hafif, kuş gibi dediklerinden… Sonra elimi camdan çıkarıyorum, sefa yapar vaziyette usul usul ilerliyorum etrafa caka satarak. Böylelikle otomobilin de raconu bu. Eee kolay kolay Mustang geçmiyor elimize…
Keyifli gezintim, bir eski otomobil klasiğiyle son buluyor. Sonra tam da yokuş tırmanırken Ford Mustang öksürmeye başlıyor. Çok sürmeden motor stop ediyor… Daha yola çıkarken benzin göstergesi son çeyrekteydi…
Ne yazık ki benzin bitiyor. Yokuşta olan benzini de çekemiyor Mustang… Neyse ki emniyet şeridinde geri geri yokuş aşağı kaydırıp, emin bir yere park ediyorum. Sonra arkadaşım benzinciye doğru yola çıkıyor. Yaklaşık yarım saat bekliyorum elinde bidonla dönüşünü. Sonra 5 litre benzin bizi akaryakıt istasyonuna kadar götürüyor. Burada diyoruz ki bizi LPG paklar, araçta kurulu olan düzeneği devreye alıp yükleniyoruz LPG’ye…
İkinci el Ford Mustang ilanları için buraya tıklayın!
Otomobil, özel bir otomobil. Gelgelelim benzinle kullanmak için olabilecek en yanlış ülkede… Varsın biraz geç çalışsın, varsın performansı da düşük kalsın… Her ne kadar içimize sinmese de keyfini sürebilmek için sıvılaştırılmış petrol gazı şart.
Ford Mustang Galeri
