Elektrifikasyon öncesi son dönemde önümüze altın tepside sunulan hibrit teknolojisi gerçekte kime kazandırıyor? Araç sahiplerine mi, taksicilere mi, yoksa yoksa?…Yoksa Hibrit De Dönemsel Bir Trend Mi?
Geçmiş yazılarımdan birinde otomotiv sektörünün yönlendirmelerinden söz etmiştim. Harika pazarlama yöntemleriydi gerçekten, gün geldi geleneksel gövde formlarını değiştirmeye yönelik MPV’ler yükseldi, gün geldi crossoverlar ya da örneğin otomatikleştirilmiş vites kutuları gibi otomatik konforunu ekonomik rakamlara sunan şanzımanlar “push edildi”. Örnekler çoğaltılabilir tabii… Tıpkı bir dönem evlere “pazarlanan” 5+1 sinema sistemleri gibi bir akım olarak kaldı bazıları.Yoksa Hibrit De Dönemsel Bir Trend Mi?
Otomotiv manipülasyonlarına alışkınız
Bazı teknolojiler de otomobil modası gibi bir şeydi, kimi kısa sürede yok oldu gitti, kimileri geliştirmelerde birer basamak oldu. Hatırlasanıza bir dönem otomatikleştirilmiş manuel şanzımanlarla yolda bırakmayan marka da kalmadı, yolda kalmayan sürücü de.
Dizeller artık duruyor olsa da çevre kirliliğe artıyor!
Şimdi eşiğinde bulunduğumuz elektrik devriminde özellikle Avrupa ülkelerinde alt yapı çalışmaları tam gaz sürerken ara basamak olarak hibrit teknolojiler geliştiriliyor, pazarlanıyor. Birçok ülkede havayı çok kirlettiği ileri sürülen dizellerin şehirlere girmelerini engellemeye yönelik düzenlemeler yapılırken hibrit motorlu otomobillerin yolu iyice açılıyor. Porsche başta birkaç marka artık dizel motor üretmeyeceğini ilan ediyor Ama bu arada Avrupa’da EEA (European Environment Agency) gibi büyük çevre ajansları tarafından yapılan araştırmalarda dizel kullanımının önemli ölçüde azalmasına karşın çevre kirliliğinin arttığına dikkat çekiliyor, benzinli motorların da sanıldığı kadar temiz olmadığı anlaşılıyor. Ve de tabii elektrikli otomobil satışının henüz çevre kirliliğine olumlu etki edemeyecek düzeyde olduğu!Yoksa Hibrit De Dönemsel Bir Trend Mi?
Hibritler kalkışlarda temizlik sağlıyor ama
Şimdi zaman hibrit motorların zamanı. Benzin ya da dizel motorlu araçların en fazla egzoz emisyon salımı yaptığı kalkış anını elektrikli olarak geçip hareketlenme başladıktan sonra içten yanmalı motorunu kullanmaya başlayan hibrit araçlar -en azından kullanım aşamasında!- daha temiz görünüyor. En azından imajı öyle. Üretim kısmına hiç girmeyelim! (Belki de o çevre ajanslarının saptayamadığı iyileşmenin sebebidir üretim aşamasında yaratılan kirlilik!) Mesela Londra’da belediye otobüslerinin neredeyse tamamı hibrit artık. Bu ne demek biliyor musunuz, o cüsseli otobüslerin kalkışlarındaki gürültü ve arkalarından kapkara egzoz dumanı yayılması çoktandır tarih olmuş durumda İngiliz başkentinde. Elektrikle sessizce kalkıp hızını aldıktan sonra dizel motorlarıyla uzayıp gidiyor kırmızı iki katlılar…
EU8 normları çok can yakacak!
Avrupa’da birçok ülke daha bugünden 2025 yılından sonra ülkelerinde içten yanmalı motora sahip otomobiller kullanılmasını yasaklamak için çalışmalar yapıyorlar. Yasaklamayan ülkelerde de EU8 normları o kadar zorlayıcı olacak ki, içten yanmalı motorlu araç üretip onun egzoz gazı değerlerini normlara uygun hale getirmenin maliyeti, elektrikli araç yapmaktan daha pahalı olacak.
Normlara uymakta en önemli konu, benzin motorlu araçların kalkış, yoğun trafik gibi koşullarda harcadığı yüksek yakıt tüketiminin önüne geçmekte. Bu gibi durumlarda hibrit araçlardaki elektrik motorunu devreye sokmakta ve böylelikle araca kalkışlarda, yani en kritik aşamada yakıt tüketiminde büyük avantaj sağlıyor. En kritik anda tüketimi elektriğe devredip kontrol altına alıyor. O da sonra yol alırken dejenerasyonla yeniden üretiliyor.
Kritik soru: “tam şarjla Antalya’ya gidebiliyor musun”?
Elektrikli ve hibrit araçlarda en önemli unsur ise, malum, menzil konusu. Bilinç yeterince oturmadığından hibrit ve elektrikli otomobillerin satın alma sırasında müşterilerin en çok baktıkları özellik ne kadar yol gidebilecekleri. “Tam şarjla İstanbul’dan Bodrum’a, Antalya’ya gidebiliyor muyum?” sorusuyla çözüm arıyor bizim insanımız. Hal böyle olunca hibrit ve elektrikli otomobillerde kullanılan elektrik motoru verimlilik ve enerji kayıplarını önlemek ve en önemlisi menzili uzatmak için adeta yeniden yaratıldı. Ve tabii ki çok pahalı oldu. Sistemler şüphesiz hızla geliştiriliyor, yeni dönemlere hazırlıklar yapılıyor. Ama hibrit motorlarla yakıt tüketimi gerçekten düşüyor mu?
Hibrit sıradan kullanıcıya pahalı gelir
Bana sanki sıradan kullanıcılara pek de avantaj sağlamıyor gibi geliyor. Neden mi? Aracını ticari amaçla kullanmayan bir kişi şehir içinde günde kaç km yapıyordur ki? Şehir içi, çünkü hibrit motorların şehirler arası yollarda sağlayacağı bir avantaj yok. Gerçekçi düşünün, test koşullarındaki aşırı kontrollü sürüşlerde olduğu gibi otomobil kullanan olamaz. Olsa da rüzgarı, atmosfer basıncını kimse kontrol altına alamaz!
Dur kalksız trafikte hibrit devreye girmez
İstatistikle gidersek, Avrupalı B sınıfında araç sahiplerinin ;%87’si aracını günde 60 km ve altında ve bunun da %75’ni şehir içinde kullanıyor. Eğer şehirde günde 300-400 km kat eden taksi sürücüsüyseniz anlarım da ;günde 50 km’yi aşmayan birinin hibrit kullanarak ekonomi yapması imkansız. Hele bir de akıcı trafikte şehrin dışına gidip geliyorsanız ;ya da şehirler arası seyahat ediyor, yani sürekli dur kalk yapmıyorsanız yine avantaj elde edemezsiniz. Neden? Dur kalksız trafikte hibrit devreye girmez, ondan yararlanamazsınız ;ve hibrit araç almak için verdiğiniz ek parayı da amorti edemezsiniz. (Ara hızlanmalarda benzinli motora “omuz atan” Mercedes’in EQC’si gibi ileri hibritler yok değil ama onlar hep premium markalarda. Ve pahalı. Bilmiyor değilim! J) Yeni satışa sunulan Honda CR-V Hybrid bile benzinlisine göre 150 bin TL daha pahalı! Kaç milyon km’de tapi olursunuz, siz hesap edin!
Taksici gibi dolaşırsanız tüketiminiz belki biraz düşer
Yok, eğer taksiciyseniz İstanbul trafiğinde yakıt tüketiminiz düşebilmektedir; New York keşmekeşinde ya da Avrupa metropollerinde birçok taksici Toyota Prius kullanmaktadır. Gerçi o da taksicilerin çevreci kaygılarından değil, belki fiyat ya da vergi avantajları sunulmuştur. Peki bütün otomobil markalarının derdi nedir de dünya yatırım yaparak hibrit sistemler geliştiriyorlar? Dertleri taksicilerin daha çok para kazanması mı? Yoksa sıradan kullanıcıların daha çok gezmesi mi?
Kazanan her zaman kumarhanedir!
Hayır hayır, ikisi de değil. Emin olabilirsiniz ki markaların en büyük derdi; özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi en önemli pazarlarında giderek sertleşen emisyon normları. Farkındalar ki Demokles’in kılıcı tepelerinde sallanmaktadır, düştü düşecektir. Bütün kaygıları da bu. Yoksa “az tüketiyoruz”, “çevreye duyarlıyız” falan fıstık;… tüketiciyi ya da çevreyi düşünen yok, onlar hep bir imaj… Kazanan her zaman kumarhanedir, unutmayın.